29 Haziran 2011 Çarşamba

  haşmet babaoglu/2011/06/18/
...
Neyse işte...
Geçmişi bırakıp şimdiye bakmalı!
Artık gökyüzüne karşı astronomik ilgim yok!
Romantik ilgim sürüyor elbet!
Ama şimdi beni saran yıldızların altına uzanma özlemim içinde bir tür kaçış arzusu taşıyor.
İç daralmalarından, beton tavanlardan, şehrin insana biçtiği deli gömleklerinden kaçış...
Büyük evlerden, büyük arabalardan, büyük adamlardan, büyük laflardan kaçıp hiç değilse bir gece saatlerce evrenin sonsuz büyüklüğüyle kucaklaşma isteği bu...
Düşünün...
Karanlığın içindeki mavi, sarı, kızıl ışık bulutlarına dikersiniz gözlerinizi. Sevgiliniz yanınızdaysa, elini avuçlarınızın içinde kavrarsınız. Yavaş yavaş başınız dönmeye başlar. Gözleriniz uzay gemisine dönüşür sanki. Ruhunuz o gemiye atlar ve birden ışık hızıyla kopup gider gövdenizden...


27 Haziran 2011 Pazartesi

"TEK" var olan... gördüğün göremediğin... beğendiğin beğenmediğin... algıladığın algılayamadın... sendeki de bendeki de TEK! ♥

incir reçeli sever misiniz? ben bayılırım :)

"... Ben insanları, arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. Bazen bir damla aşağı doğru kayarken başka bir damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. Ben de sana karıştım aşkım... insanlar acımasız, savurgan... hiç bir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar... bir gün "ŞOFÖRÜN CAMI AÇACAĞINI" hiç düşünmüyorlar... seni seviyorum..."(filmden alıntı)





.....
işte o cam açıldığında; karıştığın kişiler, sana kattıkları ve senin kendin için yaptığın çalışmalar, ışınsal bedenine yüklenmiş olarak farklı bir boyutta yaşamaya başlayacaksın... güneş zamanına göre saniyelik olan buradaki "zaman"ı artı bişeylerle geçirmenin değerini algıladığında, artık çok GEÇ olacak... neyazıkki, o limana geri dönüş olmayacak...

tüm kalbimle...

fiysebilillah

Ne zordur aslında hiçbir karşılık beklemeden, herşeyi "Allah için" yapmak... her bireyde her varoluşta, O'nun varlığını  görebilmek... insan zanından kurtulmak, içindeki ilahi kuvvelerin farkına varmak.. ve bunların sadece sende olmadığını, "iyi-kötü, güzel/çirkin" diye senin nitelendirme ve sınıflandırmalarının dışında, tüm insanlarda O'nun güzelliğini farkına varmak temel amacımız... sınırılı boyutsal yapımızda her açığa çıkışta, zahiri ve batıni (algılayabildiğin/algılayamadığın)  olarak her noktada var olanın, "ahad" olan sınırsız varlık içinde ve O'nun için O'nun tarafından yaratıldığını hazmetmek! işte Fisebilillah demek, bunu hissetmek bu amaçla yaşamaya çalışmak ve bu gözle görebilmektir.
"De ki: ‘Herkes yaratılış programı (fıtratı şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyar!’" (17.İsra’: 84)
Her varoluşun bir yaradılış amacı var... her türlü reddediş ve inkar da bu amaçlar arasında... her insanda ve varlıkta olanın açığa çıkışı da nasip edilen (kaderinde yazılan) nispette olacağından, kimseyi kınamak ve hor görmek haddimize değil...  bizimle yolları kesişen, paylaşımda bulunduğumuz insanların veri tabanlarının yapısının ne derece açık olduğunu bilemediğimiz gibi, bunu sınamak ve ölçmek de bize düşmez kesinlikle... sadece kendi ilmimiz yolunda "algılayabildiklerimiz" ölçüsünde yazar ve tefekkür ederiz... bunun dışında yazılan herşey afaki ve yapılan her davranış yanlış olur...kanımca...

sonuçta, bize şekil veren eller en iyisini bilir...!!!

algılarım veri tabanım kadarınca, en doğrusunu ALLAH, Rasulü ve ehli bilir...

tüm kalbimle...


20 Haziran 2011 Pazartesi

Kayıp yıllar, DURUN!

Ne çok şey öğretmişler, kısıtlamışlar bizi...  bütün öğretiler ve bütün dikteler bir dağ olmuş birikmiş sırtımızda... kambur olmuş, eğmiş belimizi... taşıdığımızı fark ettikçe, iyiden iyiye yüklemişler... "hadi biraz daha, bir gayret bunu da al" demişler... korkularımız da sıkıştırmış bizi, bilmediğimiz odalara... hani rüyalarda bağırırsında sesin çıkmaz, kimseler duymaz ya seni, öyle çığlık çığlığasın ama ne fayda... "hanım hanım ol; yaramazlık yapma; oturma-kalkma; ağlama, adam gibi ol; beni başımı öne eğme..." kendi kurallarını öğretmişler bize... öyle iliklerimize işlemiş ki, aynısını biz yapıyoruz şimdi çocuklarımıza... kendileri gibi olmalarına izin vermiyoruz... bizim boynumuzu eğen şeyler, şimdiler de onların omuzlarına birbir yeleşmeye başlıyor, NE YAZIK!!! 

Bundan kurtarmak isterken buldum kendimi... kendi yüklerimi hafifletmeye çalışırken, yüklediklerimi FARKEDİYORUM... öyle çıkmaz bir sokak ki bu, hangi sokaktan girsen hep aynı duvar karşında... birşeyi düzeltsen, diğeri elinde kalıyor... eksikler bitmiyor... başka bir eksikliğim bir şekilde gözüme batıyor... 

Hatalar da bitmez eksikler de önemli olan, özgür ve "kendi gibi" çocuklar büyütmek... kendilerini ifade etmelerine her ne kadar izin veriyorsakta "bize göre" doğru olan şeyleri yaptığında alkışlıyor, "bize göre" hatalar da ise yargılıyoruz... içlerindeki güzelliği farketmelerine izin vermeli mutlaka... ellerindeki anahtarlar ile içerden kapılarını açmayı öğrenmeliler... bize yaptırılmayan, şimdilerde farkettiğimiz şeyleri onlar yapmalı, yapmalarına olanak sağlamalıyız...

ONLARA BU ŞANSI VERMEYE HAZIR MISINIZ?



15 Haziran 2011 Çarşamba

KOZMİK FREKANS: Varlık ile Perdelenen

KOZMİK FREKANS: Varlık ile Perdelenen: " Yaşamımız, Deneyimlerle geçmekte, her birimiz VERİ tabanımızın kapasitesi oranında Var olarak algıladığımız SANAL Dünyamız da kendimiz..."

6 Haziran 2011 Pazartesi

erkeklerimle birlikte...


canlarım işte... hayatta böyle güzellikler de, sıkıntılar da bir arada...  bu da güzel günlerden biriydi... 11 yılı geride bırakmanın ve 9 yaşında boyumuzca oğlumuzun olmasını kutladık o gün... ne iyi yapmış bizi birbirimize yazan diye dualar ettik... Allah, hiç kimseyi sevdiklerinden zamansız ayırmasın inşallah...

konser... kutlamalar...




odtü vişnelik'te zuhal olcay-bülent ortaçgil konseri... çok keyifliydi... yağmurlu bir haftadan sonra yağmursuz hatta sıcak bir gün... bol koşturmaca ve ardından müzik ziyafeti...
çok şükür her daim...

3 Haziran 2011 Cuma

aşkımaaaa...

SENİ ÇOOOOK AMA ÇOOOK SEVİYORUM…. ALLAHIMA ŞÜKÜRLERİMDEN ACİZİM… 11. YILIMIZ BUGÜN... SU GİBİ AKIP GEÇTİ YILLAR... DAHA NİCE YILLARDA, SAĞLIKLA EL ELE OLMAK NASİPTİR İNŞALLAH...
Aşk

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf
 

2 Haziran 2011 Perşembe

benden öte benden ziyade...

Varım yoğum senin, elimde olanlar da senin...

Yok iken var edene karşı, boynum kıldan ince; elim kolum bağlı...  hüküm O'ndan... şükürler az... ne kadar şükretsen, ne kadar duacı olsan yeterli olmasa da, dua ve şükür bizim en büyük gücümüz... bağımız... desteğimiz... kuvvetimiz... sana verilen sana bahşedilen karşısında acizliğini, özündeki güzelliklerle gidere bilmelisin... elbet yokluk/varlık O'ndan... Alanda O, veren de! her açığa çıkan şuur; ister bir insan bedeni ister bir dal çiçek ne farkeder... hepsinde O'nun izi O'nun Esmâsı var! TEK olanın, sonsuz ve sınırsız olanın çeşitli görünümleri... bunun idrakına varmak ve bunu yaşamında uygulayabilmek ne mutlu...

tüm kalbimle...



Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)