Öfke ve sızı!
Derininde sızılar oluşur insanın, geçmez kolay kolay; Bazen de hiç! Her kendi kendine kaldığında kanar. Umduğunu başaramadığından!
Hatırladıkça kızar başarısızlığına, kızar kendi kendine, kimselere duyurmadan. Zaman zaman da öfke patlaması yaşar! Bilemezler nedenini!
Kimseyle değil kendiyledir kavgası. Doğru yaptım sanısıyla kabullenemez başarısızlığını. Affedemez de kendini. Patlar! İstifa eder!
Büyük oynamak, büyük hedefler peşinde koşmak, gaza gelip dar alanda sınırsızlığa soyunmak çoğunluk için #Hüsran şarkısını dinlemekle sonlanır.
Allah hepimizi hazmedebileceğimiz, üstesinden geleceğimiz işlere soyundursun, dertlenip Hüsran şarkıları dinlemekten korusun!
Sahiplik Duygusu
Cehennemin üstündeki Sırat, şu dünya yaşantısıdır.
Şu anda siz, Sırat’ın üstünde adım atıyorsunuz.
Bu attığınız adımlarla, yanlışlık yapıp, cehenneme düşüyorsunuz, bu defa yanmaya başlıyorsunuz, üzülüyor, sıkılıyor, bunalıyorsunuz, isyan ediyorsunuz.
Ama, bütün bu isyan ve üzüntüler, sıkıntılar sizin azabınızı hafifletmiyor. Sonra tekrar o cehennemden, sıratın üstüne sıçrayıp gene yürümeye devam ediyorsunuz!
Şimdi, burada bir nebze duralım ve şunu anlamaya çalışalım!
Bizim, #cehennem azabını şu Dünya’da iken çekmemizin sebebi, yanlış bilgilenmeler sonucu, bizde oluşan sahiplik duygusu ve hırstır.
İnsanın cehennemde yanmasına; Dünya’da veya âhirette, kabir aleminde veya mutlak cehennemde yanmasına yol açan şey sahiplik duygusu ile hırstır.
Bir insanda kanaat varsa, cehennemin yarısından kurtulmuştur.
Bir insan sahiplik duygusunu atıp da;
“Mülkün sahibi #Allah’tır! Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder!” diyebilirse, cehennemin tamamından kurtulmuştur, tamamından azât olmuştur.
Mâdemki, bu varlığı yaratan Allâh!..
Ben, mülkün sahibi olarak şu kâğıdın üstünde istediğim gibi tasarruf edebiliyorum; ister yırtar, ister cebime koyar, ister başıma koyar, ister yere atarak üstüne basarım... Bu kâğıt benim olduğuna göre, dilediğim gibi tasarruf edebilirim, diyebiliyorsam...
Mâdemki, “Mâlik’el mülk” yani “mülkün sahibi” Allâh’tır diyorum; Allâh mülkünde dilediği gibi tasarruf eder, kimse O’na karışamaz, etkileyemez, hesap soramaz!..
Öyleyse, her birimizin üzerinde mutlak tasarruf sahibi olan Allâh’tır!
Dilerse, vezir eder, dilerse rezil!
Dilerse, başlara tac eder, dilerse ayakkabı!
Ona; “Niye beni aç bıraktın” demeye benim hakkım yok!
“Niye bu hazımsızlık” demeye de hakkım yok!
Allâh’ın mülkünün içinde isem ben, O’nun tasarrufu altında isem;
“Allâh dilediğini yapar!..”
Allâh’a iman etmiş kişi olarak bize düşen şey; O’nun hükmüne ve takdirine razı olmak!
“Yâ Rabbi!.. Bugün aç bıraktın, yarın da, dilersen doyurursun. Bugün rezil ettin, edersin! Yarın, dilersen vezir edersin. Sen ne dilersen onu yaparsın. İçinde bulunduğum her hâl, senin hükmün ve takdirin gereğidir” diyebilmek!..
Bunu diyebilirsek, işte o zaman, iman sahibi bir kişi olarak, Sırattan kolaylıkla geçer, ateşe, azaba düşmez, cennete ereriz.
Yok eğer bunu yaşayamazsak, “Ben mülkün yegâne sahibiyim!” derken Allâh;
“O mülkün biraz da sahibi benim. Bana niye böyle davranıyorsun?” diye Allâh’a hesap sormaya kalkarsak,“göğe tüküren adam”a benzeriz.Bir yere ulaşmaz o tükürük, döner kendi yüzümüze gelir.
Akıllı adam, Allâh’a isyan edilmeyeceğini idrak eder.
Zira bu isyan ve itiraz, hiçbir şey kazandırmaz! Senin hayatını cehenneme döndüren ateşin, biraz daha körüklenmesini sağlar.
İman, insanı cennete sokar.
İmansızlık ve isyan ise, insan hayatını cehenneme çevirir, daha Dünya’da iken...
Onun içindir ki, önce çok iyi bir biçimde neye iman edeceğimizi bilmemiz gerek!
Allâh’ın, mutlak kuvvet, kudret ve tasarruf sahibi olduğunu bilmek, imanın başıdır.
Her an her zerrede tasarruf edenin Allâh olduğunu bilmek ise, imanın kemâlidir.
Karşındakinin fiilini ve hâlini Allâh’tan bilmediğin anda, Allâh’ı inkâr durumuna düşersin.
Hâlin, “şirki hafî” denilen gizli şirk hâlidir.
Şirk hâlinde ölenin âkıbeti ise önce, kabir cehennemidir.
Dünya’da yaşarken cehennem azabını yaşamanın, yanmanın sebebi, şirki hafî denilen, gizli şirktir.
Ancak, gizli şirki atmış olabilenin ateşi, azabı, cehennemi biter.
“Ey mümin, üzerimden çabuk geç! Nûrun ateşimi söndürüyor!” şeklindeki hitabı cehennemin; iman ehli kişinin inancının, azap ortamını ortadan kaldırdığını, anlatmaktadır.
Aynı sıkıntılı ortamı paylaşan iki kişiden biri imanlıdır; “Allâh böyle takdir etti, böyle oluyor, bunda da bir hikmet var” der, azabı, sıkıntıyı duymaz!
Diğeri ise, Allâh’ı görmez. Gizli şirk ehlidir, cehenneminde yaşar.
O başına gelen işin Allâh’tan olduğunu bilmez... “Falanca yaptı da onun için bu iş başıma geldi” der. Ve bu sefer kendini, kendi eli ile ateşe atar.
Bilmez ki, başına gelenlerin tümü, falanca veya filanca kişinin yapmasından değil; Allâh’ın ona, o olayı yaşamasını takdir etmesinden, o hâli yaşamasını dilemesindendir.
Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kitap/cuma-sohbetleri/sahiplik-duygusu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder