Mesnevî clt.2.3112: “Bir Allah dostunun gönlü incinmedikçe Cenâb-ı Allah hiçbir kavmi rezil rüsvay etmemiştir. Derde belâya uğratmamıştır.”
Burada sözü edilen kavmi her hangi bir millet, devlet olarak ta düşünebiliriz, bir tek şahsı da düşünebiliriz. Çünkü her insan koca bir kavimdir, âli bir devlet, ulu bir millettir.
Bunu anlamak için, eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanı bir nebze de olsa tanımak gerekir. Hz. Ali Efendimiz; “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın halbuki sen âlemi ekbersin” Hz. Mevlânâ’da; “İnsanın hakikatını söylersem bende yanarım kâinatta yanar” “Ben insanın hakikatını kıyamete kadar anlatsam gene de bitiremem” demiştir.
İnsanın mânevi boyutu bir yana, insan vücudundaki damarlar dünyayı dört kere dolaşabilecek uzunlukta, dünyanın nüfusu yedi milyara yakınken insan vücudundaki hücre sayısı yüz trilyona ulaşmaktadır.
Hz. Mevlânâ; dünyada bir kişi dahi kalsa Hz. Mûsa da, Firavunda vardır der. Kur’andaki peygamber kıssalarını geçmiş ümmetlerin hikayesi olarak dinlemek cehâletin en büyüğü olur.
Olaylara bu çerçeveden bakıldığı zaman; Hz. Mûsa rûhumuzu, Firavun nefsimizi, Mısır ülkesi de fâni bedenimizi sembolize eder. Firavunun ordusu nefsâni duygu ve düşüncelerimizin varlığıdır. Firavunun oğulları öldürmesi rahmâni duygularımızın ölümüne işarettir. Kızları sağ bırakması da nefsâni duygu ve düşüncelerimizin özgür ve başıboş bırakılmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder