24 Ağustos 2010 Salı

işte babişkom...

tam 3,5 ay olmuş o büyük ameliyatı geçireli... tam 8 saat dışarda bekleyeli... babişkomçok zor günler geçirdi elbette annem de... onunla birlikte bizim içinde yeni bir hayat başladı... Allaha şükürler olsun ki bu günlere geldik... elimiz ayağımız tutuyor... evet sesimiz yok konuşamıyoruz ama o da olacak eminim...
yazarak anlaşmaya da alıştık...

17 Ağustos 2010 Salı

Sevdiceğime


Bir eşi olmalı insanın

Rüzgar onun kokusunu getirmeli,
Yağmur O'nun sesini.
Akşam onu görecek diye,pırpır etmeli yüreği,
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan,eve dönerken,
Cennetten köşe almışçasına
Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!
Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!!

Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...

Can Yücel

13 Ağustos 2010 Cuma

şems ve mevlana buluşması...

"Ders saatinin bitiminde İplikçi Medresesin'ne doğru yola çıktı ve Mevlânâ'yı atının üstünde danişmentleriyle birlikte gelirken buldu: atın dizginlerini tutarak sordu ona:
"Ey bilginler bilgini, söyle bana, Muhammed mi büyüktür, yoksa Bayezit Bistami mi?" Mevlânâ yolunu kesen bu garip yolcudan çok etkilenmiş, sorduğu sorudan ötürü şaşırmıştı:
"Bu nasıl sorudur?" diye kükredi. "O ki peygamberlerin sonuncusudur; O'nun yanında Bayezit'in sözü mü olur?" Bunun üstüne Tebrizli Şems şöyle dedi: "Neden Muhammed 'kalbim paslanır da bu yüzden Rabb'ime günde yetmiş kez istiğfar ederim' diyor da , Bayezit 'kendimi noksan sıfatlardan uzak tutarım, cüppemin içinde Allah'tan başka varlık yok' diyor; buna ne dersin?"
Bu soruyu Mevlânâ şöyle karşıladı: "Muhammed her gün yetmiş makam aşıyordu. Her makamın yüceliğine vardığında önceki makam ve mertebedeki bilgisinin yetmezliğinden istiğfar ediyordu. Oysa Bayezit ulaştığı makamın yüceliğinde doyuma ulaştı ve kendinden geçti, gücü sınırlıydı; onun için böyle konuştu". Tebrizli Şems bu yorum karşısında "Allah, Allah" diye haykırarak onu kucakladı. Evet, aradığı O'ydu.

Kaynaklar, bu buluşmanın olduğu yeri Merec-el Bahreyn (iki denizin buluştuğu nokta) diye adlandırdı."



11 Ağustos 2010 Çarşamba

ORUÇ

Oruç, yaradan ile kulu arasındaki kutsal bir bağdır, sizin orucunuz sadece sizi ilgilendirir.

Ve sizlerin en hayırlısı, oruç halindeyken nefsinin sarmış olduğu hiddetle; eşini, çocuğunu anne, baba ve çevresindeki insanların gönlünü kırmayandır.
Yaradan size orucu sadece yemek yememek ve su içmemek için değil, en zor şartlarda bile nefsinize yenik düşmeyerek insanların yüreklerine dokunabilmeniz için emretmiştir.
Unutma, bu bir bedensel gösteri değil, ruhun ve varlığın olgunlaşması adına gerçekleşen kutsal bir deneyimdir.
"UK"

10 Ağustos 2010 Salı

hoşgeldin ramazan!!!

DUALARIMIZIN KABUL OLDUĞU, GÜNAHLARIMIZIN AFFEDİLDİĞİ, YÜREKLERİMİZİN TEMİZLENDİĞİ ve İLAHİ AŞK İLE DOLDUĞU BİR RAMAZAN OLSUN İNŞALLAH... SAĞLIKLAAA...

6 Ağustos 2010 Cuma

HAYAT SEÇİMLERİMİZDİR.....


Moralin mi bozuk... kaldır başını... kimse başı yukarda ağlayamaz... mutsuz hisseden içe döner... duygular içtedir...başı önde... durumunu değiştirmek istiyorsan... kaldır başını... ve umuda bak...ve ne seçtiğini kendine tekrar et...
polyannacılık değil bunun adı... bulunduğun yeri ve şartları bilirsin....
gerçeği öncelikle olduğu gibi kabul edersin...

ve sonra başını kaldırır ve MUTLU OLMAYI SEÇERSİN...VE DAHA NELERİ SEÇMEK İSTİYORSAN HAYATINA...

HAYAT SEÇİMLERİMİZDİR.....

(Alıntı: Hayat Güzel)

Şayet bugüne kadar yüreğine dokunabilseydin, cennetin nerede olduğunu bu denli merak etmeyecektin!

"Yüreğinde hissetiğin sana hep en yakındır ve yaradanı kendi yüreğinde hissedebiliyorsan, onun ruhunun bir kısmını kendi ruhunda taşıdığını duyumsayabiliyorsan zaten cennettesin demektir!"
...
Bir anda annem, babam, eşim, çocuklarım, kardeşlerim, tanıdığım birçok insan etrafımda belirdi. Neler olduğuna anlam veremiyordum. Korkudan her yerim titriyordu. anneme seslendim, fakat beni duymadı. Sonra eşime, kardeşlerime... fakat kimse beni duymuyordu. Aman tanrım neler oluyordu?
Musalla taşından kalkarak onlara sarılmak istedim, fakat hareket bile edemiyordum. Hemen hemen herkes "daha çok erken, çok erkendi" diyerek ağlamaktaydı.
Küçük kızım yanıma yaklaştı "babacığım" dedi ağlamaklı ses tonuyla, "babacığım, bizi bırakıp nereye gidiyorsun? artık bir daha ellerimden tutmayacak mısın baba?"

Yavruma cevap veremiyordum.....................

Şayet yaşama şansın olsaydı;

Neler düşünür ve neler yapardın?

Neler söylerdin?

Kimi bağışlamak isterdin ve kimden özürdilerdin?

Yıllardır bir gurur uğruna görmediğim annemin ve babamın yanına gider, onların ayaklarına kapanırdım!

...
(......yüzleşme......u.k.......)




Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)