20 Eylül 2013 Cuma

OLVİDO


Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! Ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! Ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.

Ey unutuş! Kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni.


 Ahmet Muhip DRANAS
 
 

19 Eylül 2013 Perşembe

Mesnevi- ilk 18 beyit.........

Dolunay gecesi okumamız, algılamamız için...
-------------------------------------------------------------- Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.
Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.
Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona.
Aslından uzak kalan kişi, buluşma zamanını arar durur.
Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de.
Herkes kendi zannınca dost oldu bana; İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı.
Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok.
Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye Cânı görmeye izin yok.
Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi.
Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü.
Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdemizi yırttı-gitti.
Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnûn'un aşk hikâyelerini anlatmada.
Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyâk çekeni kim gördü?
Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı-gitti.
Günler geçip gittiyse, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok.
Balıktan başka herkes suya kandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı.
Ham, pişkin, olgun kişinin hâlini hiç mi, hiç anlayamaz; Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm.

19 Eylül Dolunay...

Bugün saat 14:12 , Dolunay saati idi... yine etkileri uzun sürecek bir Dolunay daha... sabır ve karşılıklı anlayışın tavan yapmasını diliyorum... etkiler çok, özellikle Yengeç burcunda duygusal patlamalara dikkat... sakin, sessiz kalmakta fayda var!! 
Unutmayın!!!! 

Söz gümüşse sükut altınıdır...

Her zaman ki gibi JUNO çok güzel anlatmış... 

"...Şu alemde yerini, görevini sınırını bilmekte zorlananlar sadece İnsan Evlatlarıdır :)..." bu muhteşem cümle aslında herşeyi anlatıyor...


 Güzel enerjilerin ve güzel insanların hayatınızda olduğu, değerlerin bilindiği, karşılık beklemeden sevmenin hayatınız tam göbeğinde olduğu bir ay diliyorum...

Tüm kalbimle...

17 Eylül 2013 Salı

1 yıl oldu Anneannem...

Dedemin yanına koyalı seni bir yıl oldu... hep yanımdaydın aslında... hiç beni bırakmamış gibi... 
bazen dalıp, 
gittiğini unutuyordum... 
tam 37 sene o kadar içiçe olmuşuz ki, sensiz olmaz gibi gelirdi... hayatımın her evresinde yanımdaydın... 

Ananem bu bir yıl boyunca hep seninle konuştum... dertleştim... her barbunya yapışımda içine havuç da, sarmısak da koydum anane dedim... hep kesik limonunuz var mı diye, sorduk ve gülüştük... :) Rahmetler yolladık... Nur içinde yatsın diye dualar ettik...

Gidişinden bir gün önce birlikteydik... ananem, dedim... sana balık yaptırdım, en sevdiklerinden palamud yer misin? dedim... yemedin ananem... uyumak ister gibiydi.... sonra aniden gözlerini açtın ve titredin, inledin... yukarlara baktın... gelmişlerdi seni almaya ananem anladım ama anlamak istemedim ya da anlamamazlıktan geldim diyelim... 
Anneme telefonda sadece çok kötü diyebildim... 
Gidiyor ananem diyemedim... :( 

Sarıldım, öptüm, kokladım seni... doktorlara emanet ettim bıraktım... hep öperdim ya ellerini pamuğum diye... senin ellerin pamuk asıl der, sen öperdin ellerimi... aynı beni büyütürken öpüp kokladığın gibi... o günler gelirdi aklına heralde... bebek ellerimi öper gibi öperdin...

Senin hakkını ödemek mümkün değil de biraz olsun torunluk görevimi yapabildiysem ne mutlu bana... 

Hep dualarımdasın ananem... hep birlikteyiz... 
Nur içinde yatın dedem anneannem... 
Mekanınız cennet olsun inşallah...


12 Eylül 2013 Perşembe

benim-oglusum-buyumus-de-neler-yaparmıs





Bilgisayar kurdu ve oyun canavarı olan oğluşum Youtube'da da videolar yayınlamaya başladı...

Güzel paylaşımlar diliyorum...

Ekinim benim...


Ekinimin büyüdüğünü her karede daha çok fark ediyorum... 
onu izlemek ve varlığına şükretmekten başka birşey gelmiyor elimden... Allahım zamansız ayırmasın inşallah...(Amin)

9 Eylül 2013 Pazartesi

Nev - Ben Küskünüm Feleğe

Ah Bodrum...

Hayat'a bir başka bakış...


Herkes için çeşitli sınavlarla ders almamıza vesile olan bu dünya hayatında, yüce Rabbim tekamül etmem için büyük bir adım attırdı bana da. 2008 yılında babamın gırtlak kanseri olmasıyla, hayatımın anlamı ve yaşama sebeplerim büyük ölçüde yer değiştirdi. Artık yaşama anlamımı, bu dünyadaki varlığımı sorgulamaya başlamıştım. Uzun ince bir yoldaydım, kendime doğru. 

Tasavvufla tanışmam işte tam o günlerdeki arayışım içinde aydınlık bir yol oldu. Nasip ettiği kadarıyla elbette… Bizi nasıl bir kör kuyuya hapsettiklerini algıladım. At gözlüklerini çıkararak bu işin yürek işi olduğunu gördüm, çok şükür. Bir nebze de olsa perdelerim kalktı. Kur’an-ı Kerim’in derin manalarını, Peygamberimin güzelliklerini öğrenmeye çalıştım/çalışıyorum. İnceledikçe, okudukça ve üstünde düşündükçe ne kadar yolun başında olduğumu algılamaya devam ediyorum...



Ve elbette bu yolda ilerlerken değmeden geçmenin imkansız olduğu, Hz. Mevlana ve Hz. Şems'in derin bağlarını; ilişkilerindeki ALLAH AŞK' ının zuhur edişine bir nebze de olsa tanık oldum... Muhiddiyn İbni Arabi, İmam Gazali, Yunus Emre gibi bir çok velinin ruh alemine ve İlahi Aşk'a yönelişlerine tanık olmaya çalıştım... onların yolunda ilerlemek mümkün değil ama algılamayı nasip etsin Yaradan... 

Bu bir dönüm noktasıdır... Allah herkese nasip etmez!!! nasip ettiğini de yolunda sabit olup olmadığını anlamak için pek çok olayla terbiye etmeye başlar... zor ve meşakkatli bir yoldur vesselam... nasip ettiklerinden olmayı ve zorluklarda yolundan ayrılmamayı yaşatsın inşallah... 

Ama  O,  çok affedici ve eksikleri örtendir... her uzaklaşmanda kendine çekmek için kaderini yaştandır... çok şükür...

En büyük sınavsa; insanların seninle dalga geçmesine, yalnız kalmana, aşağılanmana ya da tam tersine büyük alkışlar tutarak, böbürlenmene sebep olmalarıdır... insan nefsine yedilmeden arafta durmayı bilmeli... ne üzülmeli ne de sevinmelidir... bunu yaşayabilenlerden olmayı da nasip etsin umarım hepimize...  

Çünkü unutulmamalıdır ki, insanoğlu nankör ve vefasızdır... 

Yaptığın herşeyi Allah için yapmayı yol edin... 

Tüm kalbimle...


ANlayANa

Yaz geçerken...

6 Eylül 2013 Cuma

Elimi Tut JUNO... (2)

Ah Ah JUNO  ah...!!! yine nokta atışlarla dolu bir yazı daha...

"...Bu açı, bizi "derin duygusal dramalar” yaratarak, merkezimizden çıkartmaya ve kontrol etmeye çalışan insanlarla yüz yüze bırakarak, bu çatışmadan aklı selimle çıkmayı öğrenmemiz için, fırsat oluşturacaktır..."

"Kendi merkezinde OL'mak" oldukça önemli bir ayrım aslında... yaşamınızın ne kadarı kendi merkeziniz etrafında dönüyor? hiç düşündünüz mü? kendi seçimleriniz dışında, etrafında döndüğünüz mecburen dahil olduğunuz ve hatta cebren ve hile ile dahil edildiğiniz hayatlar yok mu? olmaz mı hepimizin var...

Hayatının kontrol panelini başkasının/başkalarının eline vermemek yani hayatının kontrolünü kaybetmemek en önemlisi... çünkü emin OL sen izin vermedikçe kimse bunu yapamaz...  peki "izin vermek", "hep yaparım, hallederim"  demek yaradılış mı? yoksa alkış merakı mı? ne kadar samimiyiz...? 

Samimiyetimle söylüyorum, hayatım boyunca alkış merakım olmadı... küçücükken annemin bana verdiği görevler dahil, hep benden isteneni tüm samimiyetimle, yaradılışım gereği yaptığımı düşünüyorum... sanki ilahi kudret bana, sen bu yardımseverliğinle ve güleryüzlülüğünle sınanacaksın demiş... "izin vermeye" gelince burada biraz ihmalim olduğunu, yıllar geçtikten sonra  farkediyorum... daha doğrusu bana Yaradan tarafından fark ettiriliyor... kafama bir sopa iniyor ya da bir duvar çıkıyor karşıma aniden tosluyorum... yıllardır üstünde çalıştığım kendimin, nasıl yenildiğini, nasıl öğrendiklerimin havada kaldığını bana yaşatan olaylar... bunlarla terbiye oluyorum... yıkanıyorum bu olaylarla temizlenmek, pür-ü pak olmak için... nasip olsun inşallah :)

"...Böyle insanlarla iletişimde "güç mücadelesine girmek” kadar "memnun etmeye çalışmak” da boşa sarf edilen bir gayrettir. Zira onun gücü uzlaşmamak ve kendi mevzisini terk etmemekten gelir. Daha doğrusu bu insandan kazanılacak bir şey yoktur, zira gösterdiği tepkilerde SAMİMİ değildir... Bu insanlarla baş etmenin tek yolu, oyuna girmemektir! Söylediklerini dikkate almamak, beklediği tepkiyi vermemek, kavgaya tutuşmaktan hatta gerekiyorsa iletişim kurmaktan kaçınmak, ısrarcı tahriklerine tepkisiz kalmak, akıl öğretmekten, açıklama yapmaktan, son bir laf çakmaktan filan "itinayla” uzak durmak en iyi yoldur. Zira etkileyebildiğini görerek beslenen birine ancak etkilenmeyerek, tepki almak isteyen birine ancak tepki vermeyerek, SINIR KONULUR!  O kişinin bizim duygusal alanımızı ihlal etmesine mani olmak, ancak kendimizi ona açık tutmayarak, onu muhatap kabul etmeyerek mümkün olur…"

Duygusal alanımıza yapılan her müdahale sanki kanatlarımızı bir bir kırmak gibi geliyor... yengeç burcu bir kadınsanız oldukça etki altında kalıyorsunuz... bunlardan etkilenmemek için yaptığınız bütün çalışmalar YALAN oluryor... Ay'ın yönettiği, duyguların en üst seviyede etkilediği burçlardan olduğu için... kendini korumaya almak en iyi çözüm... kapat dünyaya... iletişME belki bir süre... kırma-kırılma en azından... çünkü hatlar yanıyor; doğru düşünememe, sinir ve ağlama krizleri, "hak etmedim" naraları ile çığ gibi büyüyor etkileri... nefsimizin girdabında, Şeytanımızla verdiğimiz mücadele içinde boğuşurken, yapan ve yaptıranın TEK olduğunu unutup, kendimize verdiğimiz paye karşısında umutsuzca çırpınışlar içinde boğuşuyoruz...

"...Eğer bize değersiz hissettiren insanlardan, "değerlisin” mesajını almanın peşine düşüyorsak, bu bizim de katıldığımız bir oyuna dönüşmüştür artık…" 

2010 yılından beri bu değersiz hissettirilme psikolojisiyle mücade ederken emin olun hep "değerlisin" ifadesinden çok, ne olur benimle "uğraşma" noktasındaydım... o noktadan sonra insanlar ne yapmak istiyorlarsa onu yapsınlar diyorsun... benimle konuşmak istemeyen konuşmasın, görmek istemeyen görmesin... ama ne olur beni üzücek şeyler yapmasın insanlar... iğnelemesin, zor duruma düşürmesin ve kendimi savunmak zorunda bırakmasın... beni yormasın... 

Hayat bu işte hiçbir zaman düz bir çizgi yok karşımızda... inişler çıkışlar, hep dalgalanmalar...Takdir yüce Yaradan'ın olduğuna göre, gelen başımız üstüne diyip YOLUMUZA devam edeceğiz... taaaa ki son nefese kadar... 

Algılarımız ve farkındalığımız açık, anlayış seviyemiz yüksek OL'sun inşallah... 

Tüm kalbimle...



Elimi Tut JUNO... (1)

 Bugünkü yazısında şunları yazmış JUNO'm;

"...İşte bu aralar biz de, içine Yay kaçmış bir Başak gibiyiz :) Hasadımıza bakıp, beklentilerimiz, korkularımız, umutlarımız, önceliklerimiz ve hedeflerimiz konusunda değerlendirmeler yapıyor, üzerimizdeki damı tamir mi edeceğimize yoksa çökmek üzere olduğunu kabul edip altına sığınmaya çalışmak yerine, bir an önce kapı dışına mı çıkacağımıza karar veriyoruz.
Bu kararları alırken, maddi kaygılarımız ya da somut çıkarlarımız da devreye girebilir. Ama asıl derdimiz umutlarımızın ve inançlarımızın erozyona uğruyor olması…
İnsanoğlunun karnı ekmek ile doyar belki, ama RUH’u ile arası açıksa, zihni huzursuzdur ve gönlü daima açtır… Yaşadıklarımızın bildiklerimiz ile, önemsediklerimizin hayat içinde üretebildiği değer ile, kendimize koyduğumuz – ya da koyamadığımız – sınırların, önümüzde beliren olasılıklar ile tutarlı olmadığını gördüğümüzde, değerlendirme ve karar alma sistemimizden ŞÜPHEYE düşeriz. Güvensizlik ise bizi kararsız ve durgun yapar… Tıpkı bir süredir çoğumuzun olduğu gibi!"

Ne yapacağını bilmeden yaşamak, bir atak beklemek ve de ataklara karşı gardını alarak sürekli hazır kıta olmak nasıl yoruyor insanı... bu zaman diliminde herkesin üstüne doğru gelen kara bulutlar, güvensiz, yılgın ve yorgun bir yaz getirdi hepimize... hayat hep doğrular üzerine kurulmuyor ne yazıkki... senin için doğru yaptıkların yanında, karşı tarafın istek ve arzularına göre yaptıkların "YETERLİ" ve onlar için "DOĞRU OLMUYOR"... Hiç suçun yokken hep ortalığı toplamak sana kalıyorsa, artık şifanın ortalığı toplamamak olduğunu düşünüyorum… en azından kendi adıma bunu yapıyorum… her fırsatta bütün koşturmalarıma rağmen yetişmeye çalıştığım tüm ailem ve çevremdekiler için “YETER!!! BENİM DE BİR RUHUM VAR, BENİM DE İSTEKLERİM VAR…” diye avazım çıktığınca susmaktan yoruldum… incitildiğimi söylemek istiyorum… anlarlar mı hiç bilmiyorum… bu gökyüzü izin verir mi onu da bilmiyorum… :) JUNO'nun dediği gibi ”Vicdanın temiz, alnın açık, hesabın tamam ise, SEN ZATEN HEP EV’desin! Sana düşen sadece yürümektir… YÜRÜ Kİ YOL ÖNÜNDE BELİRSİN” uyarısını dikkate alarak yürüyeceğim.....

Yolum/yolumuz açık OL’sun inşallah… 

tüm kalbimle… 


Small Noel Granny Square Crochet Tutorial

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)