18 Haziran 2012 Pazartesi

Ayet_el Kürsi

Ayet_el Kürsi 

mutlaka izleyin... eve girerken, evden çıkarken, yatarken kalkarken mutlaka ama mutlaka okumaya çalışın...  pozitif enerjisi sizinle olsun...

Okunuşu: Allâhû lâ ilâhe illâ HÛ * elHayy’ül Kayyum * la te’huzuHÛ sinetün vela nevm * leHÛ ma fiys Semavati ve mafiyl Ard * men zelleziy yeflflfeu ›ndeHÛ illâ Bi iznih * ya’-lemu ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm * ve la yuh›ytune Bi flfley’in min ›lmiH‹ illâ Bi ma flfla’ * vesia Kürsiyyühüs Semavati vel Ard * ve la yeuduhu h›fzuhüma * ve HÛvelAl›yy’ül Az›ym. (2.Bakara: 255)
Anlam›:
Allâh O, tanr› yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyûm
(yegâne hayat olan ve her fleyi kendi isimlerinin anlam› ile oluşturan-devam ettiren); O’nda ne uyuklama (âlemlerden
bir an için olsun ayr›l›k), ne de uyku (yarat›lm›fllar› kendi hâline b›rak›p kendi Zâtî dünyas›na çekilme) söz konusudur.
Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel ak›l ve fiiller
boyutunda) ne varsa hepsi O’nundur. Nefsinin hakikati
olan Esmâ mertebesinden a盤a ç›kan kuvve olmaks›z›n(biiznihi) O’nun indînde kim flflefaat edebilir... Bilir onlar›n yaflflad›klar› boyutu ve alg›layamad›klar› âlemleri... O’nun dilemesi (elvermifl olmas›) olmad›kça ilminden bir flfley ihâta edilemez. Kürsüsü (hükümranl›k ve tasarrufu {rubûbiyeti}) semâlar› ve arz› kapsam›flflt›r. Onlar› muhafaza etmek O’na a¤›r gelmez. O Âliyy (s›n›rs›z yüce) ve Azîm’dir (sonsuz azamet).

Babalar günü pikniği...

Gölbaşı - Hava Kuvvetleri Tesisi...











15 Haziran 2012 Cuma

TATİL BAŞLASIIIIINNNNN...

SONUNDA YAZABİLDİM... OĞLUŞUM KARNESİNİ ALDI VE BİZİ ÇOK MUTLU ETTİ... GÜZEL OĞLUMUN VE TÜM KUZULARIMIZIN DAHA NİCE BAŞARILARINI  GÖRELİM İNŞALLAH... BÜTÜN KUZULARA İYİ TATİLLER... :)

4 Haziran 2012 Pazartesi

3 HAZİRAN... 12. YILIMIZ :)

EL ELE, BU HAYAT YOLUNDA YÜRÜDÜĞÜM AŞKIM, İYİ Kİ BENİM YANIMDASIN... ALLAH YOLLARIMIZ AYIRMASIN İNŞALLAH... YAVRUMUZUN GÜZEL GÜNLERİNİ, BAŞARILARINI GÖRELİM...




2 HAZİRAN ÇADIR KAMPI...


KUZUMUN OKULUNDA HARİKA BİR KAMP YAPILDI... BİZ DE KUZULAR DA ÇOK EĞLENDİ... HEPSİ GÜZEL GÜNLER GÖRSÜNLER  İNŞALLAH... :)


1 Haziran 2012 Cuma

CEM MUMCU / allah-ile-tanri-ayni-sey-degil/
"...Lâ ilahe: Tanrı yoktur demektir, illâ Allah: Allah' dan başka demektir...  Tanrı dediğinizde siz, bütüne dair parçalardan birine tapınıyorsunuz... oysa Allah kelimesi parçalamayan, bölümeyenve bütünün bir parça  olduğunu söyleyen şeydir... Tanrı = parçadır... Tanrı dediğiniz de ve put dediğinizde, siz bütüne ait parçalardan birine tapınıyorsunuz... Bütüne dair parçalardan birine tapınmaya başladığınızda, ona aidiyet geliştiriyorsunuz. Kimliğiniz onun üzerinden şekilleniyor. Bu andan itibaren, bu içinde olduğunuz şeyin dili, inanışı, yapısı, gelenekleri, görenekleri sizin için doğru ve üst bir kimlik, dışarıdaki ÖTEKİ haline gelir. Siz dışarıdakini ötekileştirdiğiniz an, artık PUPERESTsinizdir !...  ALLAH BİRDİR derken "1 tane ALLAH vardır" demiyoruz biz... HERŞEY ALLAH' TIR diyoruz !.."

Cem Mumcu'nun HaberTürk'de ki yorumu oldukça açıklayıcı ve açık bir ifade içeriyor... mutlaka izlenmesi gerekli... tavsiye edilir... lütfen linki tıklayın :)

İYİLİK KALIR

İYİLİK KALIR
 
İnsan neden ölümsüzlüğün peşindedir? 
Neden daha uzun, hatta elimizde olsa sonsuza dek yaşamak isteriz?
Yeryüzü eğlencelerinden geri kalmak istemediğimiz için mi? 

Dinlerin ve pek çok kültürün bize ebediyetten ve ölümsüzlükten bahsetmesi ilk elde insan ruhuyla ilgili bir hakikati ifşa eder : İnsan ruhu öyle bir şeyi arzular, öyle bir hale ermeye çabalar ki onu dünya hayatında elde edemez. Ruhumuzun menzili, kavrayışımızın ötesindedir. Ruh devamlılıktan fazlasını arzular, bizi aşan, ötemizde bir yere varmak ister. Ruhun en derin özlemi olan gerçek mutluluk, insanın elde ettiği güçte değildir. Ruh ebediyeti arzular. Bu dünyada olmayanı. İnsan işte hep bu gerilim hattında yaşar : Ruhun aşkınlığa duyduğu özlemle bedenin pek sınırlı güçleri arasındaki gerilim hattında.
Aslında insanın peşinde olduğu şey ölümsüzlük değildir. O bütünlüğün, hikmet ve iyiliğin peşindedir. Bu özlem, bu susuzluk, çürüyen bedenlerin içinde geçirdiğimiz dünya hayatında giderilemez. İnsan dünya hayatında tamamlanamayan bir varlıktır. O halde ruhun özlemi bu dünya hayatını uzatmakla karşılanamaz, 'aynısından biraz daha fazla' daha almak en derin arzularımızı tatmin etmez. Sadece süreklilik duygusu insana mutluluk getirmeyecektir. Bedenin ölümsüzlüğü peşinde koşmak suretiyle ruhun en derin özlemlerine körleşebilir ve bu hayatı iyi yaşama fırsatını da kaçırabiliriz. Fanilik ve ölümlülüğü kabul etmekle insan, 'yaşama ödevi'ni de hatırlamış olur, iyi yaşamak gerekir, iyiliğin peşinde koşmak gerekir, ruhlarımızın iyiliği için ihtimam göstermek gerekir.
Ancak ölümlü olmamızladır ki soyluluğa kulaç atarız. Cesaret, sabır, cömertlik, adalete adanmışlık, ruhun büyüklüğü…Bütün bunlar, bizi soylu ve iyi olan uğruna, bir an için sıradan varlığımızdan ayırıp çok ötelere taşır. Korkulardan sıyrılır, bedenin zevklerinden sıyrılır, ihtiyaçlar dünyasından ruhumuzu azat ederiz. Böylece erdemli bir hayata yükseliriz. İyi bir hayata. Yaşanası bir hayata. İnsan ölümsüz olsaydı, güzellik ve erdemin peşinden koşacak mıydı? Eğer ölümsüz olsaydık sevebilecek miydik? 'Ölüm güzelliğin anasıdır' demiş şair. Hayatın bir sonu olduğunu, dünyadaki varlığımızın geçici ve kırılgan olduğunu bildiğimiz için güzelliğe sevdalanırız. Güzel bir şeyler ortaya koymak isteriz, güzelliğin çürümekten geri duracağına inanırız. Ama bir gül, günü geldiğinde solduğu için bize güzel görünmez mi? Onun gönül alıcı kızıllığı biraz da bu yüzden okşamaz mı ruhumuzu?
Her varlık kendi ölümünü tam bir yalnızlık içinde ölür. İnsan faniliğin farkına varmakla varlığın her bir dakikasının sorumluluğunu fark eder. İnsan sonlu ve ölümlü olmasaydı eğer, hiçbir şeyi elinden kaçırmış olmayacaktı. Ancak ölümlü bir varlık için hiçbir olay tamamen aynı şekilde iki kez vuku bulmaz.

Yüce Tanrı, kitabında 'Her şey belirlenmiş bir vakte kadar akar' buyuruyor. Ölüm hayatın meyvesidir, hepimiz hayatımız boyunca hazırladığımız bir ölümü tadarız. Bu satırları yazıyorum çünkü bilinsin istiyorum ki dünyadan geriye iyilik kalır. İyilik ölümsüzdür. İnsan ancak iyilik ve güzelliğe râm olarak ölümsüzlüğü tadabilir. Bu satırları yazıyorum diye ağlamıyor muyum? 'Kan ağlasın bu dide-i dürbarım ağlasın' demiyor muyum Galip Dede gibi? 'Eyvah elden o gül-i handanım aldı mevt' diye sızlanmıyor muyum? Latif bir insan, bir gün ofisime kadar geldi ve kulağıma bir güzel söz fısıldadı. 'Kadere iman eden kederden kurtulur'. Hasreti yâr edindiğim günlerde, iyiliğin kanatlarıyla nice insan teselliye geldi. Kimi dinledi, kimi kendi tecrübesini anlattı, kimi elektronik postalarla acımı paylaştı. Dualarla, insanın acısını hafifleten yüce sözlerle ruhuma pansuman yaptılar. İyilik kalır. Galip Dede'nin duasını, yâr-ı gârım, bu dünya mağarasındaki arkadaşım, sevgili babam için tekrar ederek bitiriyorum : 'Kutlu kabri o Ay'a mübarek olsun; Tanrı, şefaat makamına erişmeyi ona kolaylaştırsın. ..Zaman'ın aşıklara âdeti daima budur. Buluşup kavuşmayı meydana getirmesi bile ayırmak içindir; zehri yutulmaz; harareti yüzünden ağza alınmaz. Benim gördüğüm bu yokluk yurdunun yokluğudur; kalan ancak Allah rızasıdır; ebedîlik ancak Allah'ındır'.

Prof.Dr. Kemal Sayar

 http://www.kemalsayar.com/sayfalar.asp?s=223

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)