26 Kasım 2010 Cuma

Her tercih bir vazgeçiştir çünkü..

Her tercih bir vazgeçiştir çünkü..

Sabah ise gitmekle yatakta nefis bir miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz.. Kalkar kalkmaz hayat bin bir seçeneği dayar burnunuzun ucuna...

"Ne giysem" telasından öğle yemeğinde "Ne alırdınız?" diye başucunuzda biten garsona hangi kanaldaki filmi izlesem kararsızlığından "bize oy verin" diye bağrışan partilere kadar her şey herkes her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.

Yastığınıza teslim olmuşsanız belki dışarıda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz.. Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz..

Belki yemediğiniz musakka ısmarladığınız İzmir köfteden daha lezzetlidir. Ya da öbür kanaldaki film o anki ruh halinize daha uygundur.. Ama yaşam vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez... Geri dönüp o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur. Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey seçtiğinizden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.. Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir...

Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray bazen şöhret sahnesinin parıltılı neonları da olsa çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz.. Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız bir saray sizin için borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir.

Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.. Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir.

Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir...

can dündar

25 Kasım 2010 Perşembe

O' dur !

"...yıllardır ben hakkı zikrettiğimi sandım...
oysa gördüm ki; zikreden, kendisiymiş kendini..."

A. Hulusi

---------------

Muhakkak ki, O istemeden hiçbir şey olmaz... elimizi açtırıp dua ettiren de O'dur... "şükür" diyen dilimiz de, şüphesiz O'nun isteğiyle dile gelir...
tüm insanlara yollar ve kapılar çeşit çeşittir... iyiye, güzele ve doğru olana yönelmek, özündeki güzelliği farkına varmış, "akıl" sahibi insanların yoludur... Allah herkese nasip etsin inşallah...


23 Kasım 2010 Salı

Kûfi sanatı ile...

Kûfi hat sanatı ile yazılmış olan ;
"Lâ ilâhe illâ Allâh; Muhammed Rasûlullâh" cümlesidir ve bu “tanrılık kavramı yoktur, yalnızca Allâh adıyla iflaret edilen vardır; Muhammed (aleyhisselâm) bu anlayışın Rasûlü’dür” anlamını taşır.


güzel anılar cebimizde...

Ey güzel günler ne çabuk geçiyorsun...

Herşey rüzgar gibi geçti... tam sisteme alıştık, harika tamam derken tatil bitiyor :(( side'nin incecik kumsalını unutmak mümkün mü? 
Çok keyifli ve güzel bir tatildi... 
ve en önemlisi sağlıkla gidip geldik, çok şükür... 
Tamerim harika bir tatil geçirmiş oldu... Dinlendi... parasailing yaptı :)) 
cesur aşkım benim... Ekin sürekli denizde oynadı arkadaşlarıyla... en son dönerken "yok annecim bizim kesin deniz olan bir yerde yaşamamız gerekli." diye hayıflanıyordu... hiç Ankara'ya dönmek istemedi... böyle yerler çocuklar için bulunmaz nimet tabiii... istediği gibi gezdi, yedi-içti, oynadı... daha ne olsun... Allah daha güzel günler, daha güzel tatiller göstersin inşallah, tüm sevdiklerimizle birlikte...

     







11 Kasım 2010 Perşembe

yılmaz özdil........10.11.2010

Kemal Atatürk


Ekim 2007, İzmir.





Alsancak'ın en meşhur dövmecisi Köprüaltı'na gençten biri girer, kolunu sıyırır, dirseğine doğru Mustafa Kemal'in imzası vardır, bir bankada çalıştığını, bu dövme yüzünden işten atılmakla tehdit edildiğini anlatır, tırsmıştır, ekmek parası filan diye ağlar, “silin” der.
*
Hep söylerim, ekmek parası diye ağlayanın maaşını, tavuk gibi buğdayla ödeyeceksin!
*
Adeta bomba düşer dövmeci dükkânına... “Bu gördüğün eller Atatürk'ü yazar, Atatürk'ü silmez” deyip, kapı dışarı ederler. Ve, internet sitelerinden alenen duyururlar: “Ey ahali, madem öyle işte böyle, bugünden itibaren burada, Atatürk'ün imzası bedava!”
*
İlk kim, nerede yazdırdı bilmiyorum ama, Atatürk imzasının furya haline gelmesinin miladı, bu olaydır.
*
Bir ödlek geri adım attı...
On binlerce cesur öne çıktı.
*
Atatürk'e sövme modası...
Dövme modası yarattı.
*
Köprüaltı örnek oldu, İzmir'de yapılan Atatürk dövmesi, 50 bini aştı. Yetişemiyorlar, her gün 30-40 kişi kazıyor vücuduna... Omuzuna, bileğine, iman tahtasına, kalbinin üstüne... Doktor var, avukat var, öğrenci, dekan, ev kadınları var. İstanbul'da patladı... Ankara, Antalya, Bursa, Trabzon, Muğla, Eskişehir dövmecileri artık neredeyse sadece bu imzayı kazıyor. 29 Ekim'lerde, 10 Kasım'larda Mustafa Kemal için ücretsiz çalışan 200'ün üstünde dövmeci var.
*
Dini gerekçelerle dövme yaptırmayan, otomobiline yapıştırıyor. Taksilerin camlarında... Motosikletine, hatta, bebe arabasına yazdıranı görüyoruz. Atatürk imzalı küpe kulaklarda, rozet yakalarda.
*
Ölümünün üzerinden taaa 72 sene geçtikten sonra, hiç tanışmadığı, hiç görmediği insanların bedenine imzasını atan bir başka lider var mı dünyada?
*
Neymiş, işten atarlarmış...
Bizim işimiz Atatürk.
*
Memleketimin güzel kadınları, giydirin çocuklarınızı güzel güzel, doğum günüdür bugün... Çünkü, her 10 Kasım, aslında 19 Mayıs'tır... Cumhuriyet dediğin, korkak babalar tarafından kaybedilir, yürekli evlatları tarafından geri alınır.

Mustafa Kemal, ilelebet payidardır.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Beynin yaydığı 4 dalga türü...

1-beta dalgalarıı(5 duyunun hakim olduğuu dalgalar)

2-alpha dalgaları(İlham almanın hakim olduğu dalgalar)

3-theta dalgaları(bilincin beden kayıtlarından kurtulmaya başladığı dalga boyu)

4-delta dalgaları(bilinçsizlik hali-gerçek bene ulaşma hali-sırların deşifre edildiği hal)


http://sufizmveinsan.com/arastirma/beyindalgalarini.html

5 Kasım 2010 Cuma

Allahım verdiğin/vermediğin herşey için ŞÜKÜRLER olsun...

Şimdi şükrediyorum. Yaşadığım her şey için.
Özellikle de başlangıçta kötü sandığmı her şey için.Gözyaşlarım, korkularım için.
Onların benim tarafımdan yaratıldığını kabul ediyorum.
Onları kucaklıyorum.
Onlar benim gelişmem ve kendimi farketmem için kullandığım araçlardı.
Yanlışlarımı ve doğrularımı kucaklıyorum.
Yaptıklarımı ve yapmadıklarımı...
Onlardan gerekli dersi çıkardım.
Şimdi ancak  beni gerçekten iyi hissettiricek duygu ve düşünceleri seçiyorum.
Bütün yaşadıklarım arasından deneyimin  özünü ve anlamını alıyor, bilgeliğini alıyor ve ağırlıklarını  bırakıyorum..
Yaşadığım her anı kabul edip, bunlar için kendimi  kutluyorum.
O, beni  her zaman en iyi yerde barındırdı ve en iyi şekilde korudu.
Şimdi ben özümdeki o olağanüstü parlaklığı fark  ediyorum.
Gücümü fark ediyorum ve kullanıyorum.
Onlar sayesinde; geçmişde yaptığım  yanlışlıklar ve deneyimler sayesinde bu anlayışa erdim.
Tanrıya teşekkür ediyorum bana bu imkanı verdiği için.
Seçtiğim özgürce ve seçimlerin sonuçlarını yaşadım kahramanca.
İnsan olmanın onurunu yaşadım.
Hayatı yanlız  başıma, doğru ve yanlışın açık ve net olarak orada olmadığı  bir yerde denedim.
Düşe  kalka öğrendim. Ağlaya güle.
Kah korktum yerimde çakılı kaldm, kah birilerinden medet umdum, kah başkalarının dümen suyunda yaşadım.
Olsun! Onlar benim hayatımdı...
Bütün  bunları denemeye hakkım vardı  ben de denedim..
Hiçbir bahanenin ve  mazeretin arkasına saklanmadan ortaya çıkıp sorumluluğumu kabul ediyorum.
Kimseyi kınamıyor, suçlamıyorum ve kızmıyorum.
Kucaklıyorum bütün deneyimlerimi..

"Keşke"demiyorum "ama!" demiyorum.

Sadece    "EVET !"    diyorum. 

-alıntı-

3 Kasım 2010 Çarşamba

"kendini" farkına var...


insan önce "kendini" farkına varmalı... nefsinin baskısından arınıp, ruhunun güzelliklerine ulaşmalı... sen iyi ve pozitif olursan, etrafında olup biten herşeyin sana olumlu bir dönüş yaptığını farkına varacaksın... "sen" kafandaki yığınlardan kendini kurtar... formatla beynini, düşüncelerini... bu zor değil... iradeni göster...! 

unutma ki, gördüğün olumsuzluklar senden yansıyan şeyler... hepimiz bu tuzağa düşüyoruz zamanla ama önemli olan, bunun seni esir almasına izin vermemen... bir yolculuk bu kendimize doğru...

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)