22 Nisan 2013 Pazartesi

"...KENDİNİZİ BULMAK İÇİN NEYİ FEDA EDERDİNİZ?.."

22/25-nisan-akrepte-dolunay-ve-yarim-ay-tutulması 
 
"...İnsan varlığına anlam kazandırmak için değerli bulunmak, onay almak, bir kimlik, bir ağırlık, bir aidiyet kazanmak, birileri için vazgeçilmez, ya da hiç değilse çok önemli olmak, yani aslında bir işe yaradığını bilmek ister… 

 Biz değerli bulduğumuz  bir şeylere karşılık olarak aslında kendi varlığımızı koyarız ortaya… Mutlu, güvenli, anlamlı, değerli hissetmemizin karşılığı çoğu kez, anlamlı kazanımlar uğruna geçirilmiş bir hayat sürmektir..."
   
Öncelikle yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim...

Düşündünüz mü? siz de benim gibi kafanızdan vurulmuş gibi oldunuz mu? merak ediyorum... 
"...kendinizi bulmak için neyi feda ederdiniz...?"   

Bu nasıl bir soru...?
ÇOOOK zooorrrr...? 
ÇOOOOK sert....? 
Hangisi dersiniz...? 
Bence ikisi de aslında... 

İnsan yaradılış olarak bir toplum içinde, beraberinde içinde bulunduğu bir topluluk ile yaşarken, kendi kuralları yanında o toplumun/topluluğun kuralları içinde de yoğrulur... yaradılışımız gereği bu yoğrulma esnasında mutlaka insanlarla "iyi" geçinme  en azında "asgari müşterekte" buluşmaya çalışmak temel görevimiz olarak yüklenmiştir kodlarımıza... çünkü bir "insan" sadece fiziksel ihtiyaçlarıyla varlığını ispat edemez kendine... bu ben miyim? sorusuna sadece yemek yemek, uyumak, cinsel ihtiyaçları gidermek gibi fiziksel ihtiyaçların vereceği cevapla açıklanacak kadar basit bir soru değildir...

Bu sorunun açıklanabilmesi için "yardımcı, iyi, değerli..." gibi  sıfatların da, adımızın önüne tren olması gerekmektedir... ama bize öğretilen budur (doğru ya da yanlış)... kendimizden önce karşımızdakini düşünmektir esas olan... ama şimdi düşününce, bunu bize öğretirken, aslında insan egosunu büyütmek ve dolgunlaştırmak içinmiş sanki... büyük alkışlar almak, parmakla gösterilmek içinmiş hep bunlar... bu madalyaları almak için neler verdik bir düşünsenize... 
nelerimizin üstünü örttük? 
nelerimizden vazgeçtik? 
neleri istedik ama elde edemedik...?

Bu zor ve sert sorunun cevabı için benim daha çok çalışmam lazım... hayatımda verdiklerim ve elde ettiklerimi teraziye koyup iyice tartmam lazım... ve bunları tartarken "kendimin" nerede olduğunu bu terazide bulunup bulunmadığımı da iyice düşünmem... hatta belki de kendimi ARAMAM lazım...

Varlığımı terketmeden, Yaradan' a şükürlerimi sunarak, bu uzun ince yolda yürümeye devam... ve türküde söylediği gibi, yolun sonu görünüyor ne de olsa... :)

Tüm kalbimleeee... 

 

15 Nisan 2013 Pazartesi

Koşulsuz sev...(-ebilsek) !!

"...Sadece şuna önem vermeni istiyorum: Yaşadığın her an varoluşunun değerini hisset! Gerçekte tek önemli şeyin koşulsuz sevgi olduğunu bil ve bu sana yetsin… Kendin dâhil her şeyi koşulsuz sev. Böylece acıyla değil sevgiyle olgunlaşmayı seçeceksin. Olgunlaştıkça farkındalığın artacak. Farkındalığın arttıkça da daha çok var olacaksın…" 


devamı için tıklayın!



Mutlu yıllar can arkadaşım...



Mutlu Yıllar
 
Bugün dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana …

Can YÜCEL


iyi ki varsın...

8 Nisan 2013 Pazartesi

STEVE JOBS' UN ÜÇ TEMEL MESAJI ÜZERİNE...

Apple Bilgisayar’ın kurucularından olan Steve Jobs’un 12 Haziran 2005’de Stanford Üniversitesi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmadan hepimizin alacağı çok önemli dersler olduğunu düşünüyorum.

Steve Jobs’un bu konuşmasında temel olarak üç mesaj var;

Mesaj 1 : 
Meraklı olun ve sezgilerinize güvenin - Geleceği önceden bilemezsiniz. Önceden nelerin hangi noktada birleşeceğini görmeniz mümkün değildir. Neleri doğru yaptığınızı ve hangi noktaların ne şekilde birleştiğini ancak geriye baktığınızda görebilirsiniz. İşte bu sebepten dolayı yapacağınız işlere karar verirken kalbinizin sesini dinleyin. Yaptığınız şeylerin bir gün bir şekilde birşeylerle birleşeceğine inanın.

Mesaj 2 : 
 Sevdiğiniz işi yapın - Önemli olan kişinin sevdiği işi yapmasıdır. Sevilen bir iş bir rutin değil, bir oyun gibidir. Sevilmeyen bir iş veya uğraş bir zorunluluktur, zorunluluk da yorucudur. Başarılı insanların çoğunun gizli gücü sevdikleri ve uğraşmaktan dolayı mutlu oldukları bir işle meşgul olmalarıdır. Ya sevdiğiniz işi yapmalısınız ya da yaptığınız işi sevmenin yollarını bulmalısınız.

Mesaj 3 : 
Ölümü düşünün - Beklentiler, gururlar, küçük düşme, ya da başarısızlık korkuları, tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirirler. Kaybedecek birşeylerinizin olduğu düşüncesini yok etmenin en iyi yolu ölümü düşünmektir. Ölüm kaçınılmazdır. Ölümü düşündüğünüzde, esasen hiçbir şeye sahip olmadığınızı ve bu dünyadan çıplak gideceğinizi hatırlarsınız. Sahip olmadığınız hiçbir şeyi kaybetme gibi bir riskiniz olmadığını düşünmek sizi rahatlatacak ve cesaretlendirecektir.

 -------------------------

Çalışmak ve gayret etmek herşeyin temeli aslında... Büyük bir inanç ve güçle çalışarak geçirilecek bir hayat, herşeyin başı... Öncelikle "KEŞKE" demenin hiçbir anlamı olmadığını bilmeliyiz; evet sonra geriye dönüp baktığınızda geçirdiğimiz zamanın ne kadarı değerli ve ne kadarı BOŞ diye sormalıyız kendimize... Ölüm ile yaptıklarının ya da elde ettiklerinin senin elinde olmadığı anlayacak her insan... Dünya yaşamının noktası konulduğunda, ne kibir, ne gurur ne de egon senin yanında olmayacak! bunu şimdiden hissetmeli ve yaşamımıza geçirmeyi ÖĞRENMELİYİZ!!!

Tüm kalbimle... 


4 Nisan 2013 Perşembe

TESADÜF DEĞİL...!!!!

Hayatta ne çok şey zorluyor insanları... bir gün ailenizle bir çatışma içinde iken, diğer bir gün arkadaşlarımızla bir kargaşanın içinde bulabiliyoruz kendimizi... bazen de hepsi aynı zaman diliminde ortaya çıkabiliyor... Tesadüf işte diyerek geçiştiriyoruz ya, yok ıııı ııııhhh değil... ELBETTE TESADÜF DEĞİL!!! 

Senin için programlanan tekamül basamakları hepsi... takılıp düştün mü? OL'sun tekrar elinden tutup kaldırıyor... çok şükür... dersini aldın mı diye yeni bir olayı karşına çıkarıyor... gösterdiğin cevap ile ya takılıp tekrar düşüyorsun ama yüzünü sürtüyor bu sefer sıyrıklar içinde yola devam ediyorsun; ya da istenen olgunlukla atlatıyorsun ve bir sonraki level a geçiyorsun :) bu seferki ise senin başka bir sivrilen nefsinin parçasını törpülemek için.. 

rpülene törpülene nefsinin mertebelerini yükseltip, gerçek KUL OL'ma yolunda ilerlemeye çalışıcağız... yaradılış amacımız bu öyle değil mi?



Hepimizin farklı farklı yaşadığı yaşamlarda, aslında almamız gereken temel dersler aynı... Sen kendinden verdiklerinle varOLuyorsun aslında... maddinin yanında, aslında manen verdiklerimiz önemli olan... Kibrinden, egondan, bitmek tükenmek bilmeyen isteklerinden verebiliyor musun? "M" lerinden vazgeçebiliyor musun mesela? EviM, arabaM, işiM ve hatta eşiM, çocuğuM, aileM... Aslında hiçbirşeyin sahibi olmadığımızı, sana ait bişey OL'madığını, verenin de alanın da aynı olduğunu farkedebiliyorsan, işte o zaman yolunda güller açıyor... kendi cennetinde huzur da OL'uyorsun... 

Ne demiş üstadlar, "herkes, cehenneminin odunlarını kendi taşır bu dünyadan." 

Doğrusunu ehli bilir... yanlışlar benim eksikliğimdir...

Tüm kalbimle...

 



 

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)