30 Nisan 2012 Pazartesi

Olan herşey...

...olması gerektiği gibi OL'maktadir...

senin yapıp ettiklerin veya başkalarından sana yansıyan herşey yüce Yaradan'ın  yansımaları ve onun tecellisidir... bunu idrak ederek bunu yaşamının sebebi haline getirdiğin anda sana herşeyin KOLAYLAŞTIRILDIĞINI göreceksin... Dünyada cenneti yaşayarak, bütün olumlu enerjileri ruhuna işletmiş olacaksın... 

Senden yansıyan güzelliklerin sahibini tam içine sindiren insan, hiçbir şeyin kendisinden olmadığını ve karşısında göreceği yanlışlıkların da, bu dünyada sapla samanı ayrt etmek için verilen sınavlar olduğunu algılayıp, hazmedecektir...

Rabbi'nin her canlıdan ve nefesten sana bir ders verdiğini unutma!!! bunu dünya telaşında unuttuğun anda sürekli kendine hatırlat ve bununla ruhunu doldur... YAPAN YAPTIRAN AYNI, TEK!!! Hep bu mesaj içinde yüreğinde, beyninde seninle birlikte olsun... sen güzel ahlakınla Yaradan'a şaadet et... gerisini bırak... 

ve unutma OLDUĞU KADAR, OLMADIĞI KADER...



9 Nisan 2012 Pazartesi

Taha suresi, 117. ayeti

20/117-) Fekulna ya Ademu inne hazâ adüvvün leke ve li zevcike fela yuhricenneküma minel cenneti fe teşka;
Dedik ki: “Ey Âdem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!”

Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Âdem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ’sının ihtiva ettiği ruh {mânâlar bütünü} üflenerek, bir “şuur varlık” hâlinde beyinde yani madde bedenden açığa çıkarılmıştır. Beyin bu açığa çıkarılışı kabul edecek şekilde ‘tesviye’ edildikten sonra, açığa çıkan bu El Esmâ ruhu - data olan şuur varlık, melekî bir yapı - boyut olarak cinsiyetsizdir. Ne var ki beyinin oluşum sürecinde karındaki ikinci beyin denen nöronlar topluluğunun ve diğer organların yolladığı verilerin beyinde oluşturduğu “ben bu bedenim” düşüncesi, iblis tarafından da kullanılarak, Âdem’i, kendini beden kabul noktasınadüşürmüştür. “İblis” diye tanımlanan cin türünün, {göze göre görünmez} ışınsal bedenli varlığın, beyine yolladığı impulse ile tahrik ettiği kendini beden olarak kabullenme fikriyle, şuurun hakikati örtülmüş; kendisini, eşi diye tanımlanmış olan beden kabulü noktasına indirmiştir. Beyin, yapısı itibarıyla, veri tabanını oluşturan genetik bilgiler, şartlanmalar, değer yargıları ve bunun getirisi duygular ile çeşitli fikirler doğrultusunda açığa çıkan bilincin, akıl kuvvesini değerlendirmesiyle kendi DÜNYASI İÇİNDE YAŞAR! Bilincin yani oluşmuş benliğin, şuur boyutunu oluşturan Allâh Esmâ’sına “İman” etmesi ve “orijin BEN”deki özelliklerle yaşayarak farkında olmadığı meleki denen kuvvelere ermesi istenir. Ona bu hatırlatılmak üzere BİLGİ {KİTAP} yollanır! İşin doğrusunun bu olduğu “hatırlatılmaktadır”. Şuur ise bu bağlardan öte, hakikati Allâh ilmine uzanan melekî kuvve - nûrdur. Şuur, kalp veya daha deriniyle hakikati aksettirmesi itibarıyla “fuad” (Esmâ mânâ özelliklerini beyine yansıtıcılar- kalp nöronları) diye anlatılır. Fuad adıyla işaret edilen hakikati kavrama özelliği ana rahminde 120. günde ya beyne aksettirilir o takdirde kişi “saîd” olarak nitelendirilir; ya da aksettirilemez ve beyinde bu açılım olmaz, bu defa da o kişi “şakî” diye tanımlanır. Bundan sonra o nöronların işlevi kopyalandığı beyinden devam eder. “Ayna nöronlar” konusunun bir kapsamı da bu olaydır tespitimize göre! Şuurun, eşi olarak kendisine geçici süre verilmiş olan beden ise, kâh maddeden meydana gelmesi itibarıyla “arzın dabbesi”, kâh bedendeki hayvanlarla ortak özellikler dolayısıyla “en’am”, kâh da şuurun melekî vasfını sınırlaması veya örtmesi fikrini beyinde tetiklemesi itibarıyla “şeytan” diye tanımlanmıştır. “İnsan” diye tanımlanmış “şuur”, kendi orijin yapısını, bedende gözünü açması dolayısıyla da unutmuş, ‘hatırlamaz’ olduğu için “zikir - hatırlatıcı” gönderilmiştir. Kur’ân bilgisi, “zikir” yani “hatırlatıcı”dır. İnsana hakikatini hatırlatmak içindir. Beyin - beden kabulünün getirisi sınırlı - kayıtlı cehennemî bedensel yaşam; şuur boyutundaki melekî boyuttaki seyir ise cennet yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu olaylar ve cennet - cehennem tasvirleri bir kısım âyetlerde vurgulandığı üzere, tamamıyla misal yollu benzetme ve işaret yollu anlatımdır. Cennet şuur yaşamı ve şuurdan, El Esmâ özelliklerinin açığa çıktığı bir yaşam olduğu içindir ki; biyolojik - hayvansı beden var olmadığı ve dahi söz konusu olmadığı içindir ki; buna dair oluşlar da o boyutta yer almaz. Onun için cennetin gerçekte, çok algı dışı bir yaşam boyutu olduğuna işaret edilmiştir. Konunun detayları ayrı bir kitap mevzuudur. Ancak Kurân’daki işaretlerin yerli yerinde değerlendirilip anlaşılması için bu kadar bir özet anlayışımızı buraya eklemeyi uygun gördüm. Eksik veya yanlış müşahedem oluşmuşsa bağışlanma dilerim. Hakikatini bilen Allâh’tır. A.H.)

5 Nisan 2012 Perşembe

Cehennem üzerine Meryem Suresi

«SİZDEN HİÇ BİRİNİZ İSTİSNA EDİLMEKSİZİN (hepiniz)  CEHENNEME UĞRAYACAKTIR. BU RABBIN KATINDA KESİNLEŞMİŞ HÜKÜMDÜR!..» (Meryem - 71) 

«SONRA KORUNANLARI ORADAN KURTARACAĞIZ; NEFSİNE ZULMEDENLERİ İSE DİZÜSTÜ ORADA BIRAKACAĞIZ.» (Meryem- 72)

Nefsine zulmedenler:  Sen yaradılış amacın olan yoldan saparak, nefsani değerleri ön planda tutup, kendi hakiakatini tanımadan  dünya hayatını tamamlayarak, bunun sonucunu yaşayamayan "insanoğlu"... 
Bunları yerine getiremeyenler, bunun sonuçlarına da katlanacaklardır.

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)