31 Aralık 2010 Cuma

Mutlu Yıllar



 
 

 

 

               


Bu
Yılbaşı
Ağacımı
Hediyelerle
donatmak yerine,
her dalını bir dostumun
adı ile süslemek istedim.Yakın
dostlar, uzakta olan arkadaşlar. Eski
arkadaşlar,
yeni dostlar. Her gün gördüklerim
ve ara sıra görüşebildiklerim. Hep aklımda olanlar
ve sıkca unuttuklarım… Her zaman yanımda olanlar ile
olamayanlar Kötü gün dostlarım, hep destek olanlar...Istemeden
üzdüğüm dostlar ve istemeden beni üzenler.... Cok yakınımda olanlar,
ulasamadiklarim, yıllardır görmediklerim, özlediklerim.... Vefa borcu olduklarım.
Bir telefon uzaklığında olanlar. Alçak gönüllüler, gönülden sevenler... Az ya da cok
hayatıma girmiş tüm isimler…. Bu agaçta hepsinin kökleri sağlam, dalları uzun ve Güçlü
olacak. İsimleri daima asılı kalacak… Her yeni yıl, eskilerin yanına yenileri eklenecek. Zor anlarda
ağacımın gölgesi dostları,
ve dostlukları bir nefes
serinletecek. Yeni  
 yılla gelen  tum  
 umutların, yeni  
 başlangıçların,
 tüm dostların,  
yeni günlerinizi
aydınlatması  ve  
 daha güzel  anları
beraber paylaşmak  dileğiyle

MUTLU YILLAR


 
 

 




30 Aralık 2010 Perşembe

özündeki girdap....

İnsanların gözlerindeki perde "beden" düşkünlüğünü azdırıp, onu en üstte tutarak yaşam merkezi haline getirmesini sağlıyor... ruhun güzelliklerini, isteklerini de perdeliyor... varsa yoksa "beden" ve onun istekleriyle odaklı bir yaşam... bedenin yönettiği, ruhunu unutmuş olan insanoğlu kendi kaosunu kendisi yaratmakta... o kaos ki, ona yaşamı zindan eden, özündeki güzellikleri görmesini engelleyen bir girdap... 
Allah herkesi kendi girdabından kurtarsın... 
nasip etsin inşallah... 

sevgiyle...



LÜTFEN DESTEK OLALIM!!!! Seninki kaç santim? - Greenpeace

Seninki kaç santim? - Greenpeace: "2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek. Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Gerı kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek."

http://www.kacsantim.org/?ref=zeynepyagiz1293709104

27 Aralık 2010 Pazartesi

O’nun Doğası ve İçsel Döngü

Öz, hep var olan, ebedi ve ezeli kaynak… Varlığı, kendi içerisinde bir dinamik yarattı ve bu dinamiklik içinde enerjiler oluştu. Işık ve karanlık ile bir bütün oluştu ve ışık karanlıktan ayrılarak doğayı yarattı. Yaratım, dallanmalar göstererek hızla ilerlerken, muhteşem bir bütünlük ve bağlantı oluştu. Parça, bütünü yansıttı, bütün parçayı… İnsan evreni, evren insanı… 
Kaos, yaratımın en koşuludur.  Lakin kaos bir planın dağınık hali olduğu için kendi içerisinde gizli bir düzene sahiptir. Bundandır ki kaos, yaratımın ilk halidir. Ardından düzen gelir ve düzen içerisinde asıl varlıklar oluşmuştur. Bu felsefe bize varlığın ve birliğin temel bilgisini sunmaktadır. Bu noktada hepimiz kendi içimizde farklı bir hissi yaşayabiliriz; Öyleyse bizi biz kılan nedir? 
Hepimiz birbirimizin bilgisini içimizde taşırız. Ortak bir zihni, ortak bir ruhu paylaşırız. Farklılıklar bizim seçimlerimizle oluşur ve seçimlerimiz bize verilen en büyük hediye olan iradenin bir yansımasıdır. Bu yansıma, tekâmülü ve tekrar öze dönüşün önemli bir parçasıdır. Çünkü irade, farkında olmanın vazgeçilmez unsudur. Kuvvetli irade, evrenle kuvvetli iletişim anlamına gelirken, zayıf irade iç ses dışındaki tüm seslere karşı dayanıksız ve obsesyona açık olmak anlamına gelir.  
Parça bütünden ayrıldığından beridir –ki aslında hiçbir zaman bir ayrılık olmamıştır, sadece ayrıldığı yanılgısı oluşturulmuştur- bütünü tekrar arayışa çıkmıştır. Bu yüzdendir ki her insan fark etse de etmese de bu arayıştadır. Bu arayışa kültürler farklı isimler vermişlerdir. Genel olarak ilahi aşk olarak bilinen bu arayış, kalpten evrene, evrenden kalbe dönük yapılan bir gelişimdir. Bu gelişim süreci içerisinde kendi içsel dünyamızı keşfetmemiz ve dolayısıyla evreni keşfederek, bütüne dönmemiz için bazı önemli anahtarlar vardır. 
Niyet, bunların ilkidir ve kapının kilididir. Niyet, basit bir cümle, düşünce ya da dua olabilir. Ama ne kadar basit olursa olsun, niyet her şeyin başlangıcıdır. Kendi yaşam amacımızla ilgili ettiğimiz tek niyet, tüm yaşamımızın istikametini değiştirecek açılımlara sebep olabilir. Herhangi bir gece derin bir huşu içerisinde ettiğimiz tek bir niyet, amaca ulaşmamız için en önemli anahtar olabilir.  
Kabulleniş, bu kapıdan geçiştir. Maalesef birçoğumuz açık kapıya bakar ve girmekten korkarak geri döneriz. Hâlbuki isteğimizin gerçekleştiğini görüp, kabullenmek ve dolayısıyla korkulardan arınıp, nihai sevgiyi ve merhameti hissetmek elzemdir. Korkularımıza odaklanmak yerine bize sunulan fırsatın arkasındaki yüksek sevgiyi hissetmeliyiz. Bunu hissettiğimiz anda kapıdan geçmişiz demektir. Ve kapıdan geçtikten sonrası ise çok büyük bir yolculuğun başlangıcıdır. 
İstek ve farkındalık ise bu yola adım attıktan sonra bizi nihai huzura götürecek katalizörlerdir. Tabiri caizse kapıdan girdikten sonra yukarıya çıkan merdiven basamaklarıdır. Her bir basamak bir farkındalıktır ve her bir farkındalık seviyesi tekâmülün bir aşamasıdır. Böylelikle her farkındalıkta bir basamak çıkmış ve tekâmülde bir adım daha ilerlemiş oluruz. Her adımda bizde değişiriz ve enerjisel-zihinsel-duygusal hatta fiziksel bütünlüğümüz daha yüksek bir titreşime dönüşür. 
Dua, bu kapıdan geçtikten sonra bizim yükselişimiz için kullanacağımız yol göstericidir, ilahi destektir. Nerede olduğumuzu ve sondaki geçişi görmek için elimizde olan kandildir. Ama ne yazık ki bazılarımız elimizde bulunan bu çok önemli kandili yakmayız, hatta görmeyiz. İşte bazen olduğumuz basamakta bir aşağı bir yukarı bakar, bir adım ilerleyemeyiz. Bu noktada dua, evreni titreştiren, kalpten evrene yapılan bir yolculuktur. Dua, kalpleri ve ruhu aydınlatan nurdan bir kandildir.  

Peki, bu şartlar altında ilerlerken sürekli bir yükseliş yaşıyorsak, nereye doğru yükseliyoruzdur? Madem O, ebedi ve ezeli olan,  her şeyin özü ise ve her şey onun içinde var oluyor ve O’nun içinde dönüşüyorsa, O bizim hem içimizde, hem dışımızda akıyorsa ve varoluşunu sürdürüyorsa, biz nereye yükseliyoruz?  Bu soruları sorduğumuzda fark ettiğimiz aslında kendi içimizde yükseldiğimizdir. (Yükselmek kelimesi bile bir doğrultuyu tanımlar. Hâlbuki tekâmül bir tarafa doğru değildir. Çevreye genişleyen bir daire gibidir. Tekâmül, her yöne gelişimdir.) İçsel ve dışsal yükseliş aslında tek bir yükseliştir. Neyin nerde olduğu önemli değildir. Parça ve bütün tek ise ve tek olan sadece O’ysa, dolaylı olarak bizde O oluyorsak aslında O’na yapılan yolculuk kendi içimizde yaptığımız yolculuktur. Aslında bizler evrenin ta kendisi, evren ise bizim varlığımızdır. Her şey birbirinden ayrı değil tek bir benlik içeriyorsa, bütün bu koşuşturma, bütün bu çeşitlilik hep aynı yöne doğrudur. İşte bunu fark ettiğimizde, bunu içselleştirdiğimizde gerçek ve koşulsuz hoşgörü, merhamet ve sevgiden bahsedebiliriz. Hepimiz aynı kaynaktayız ve hepimiz aynı kaynağa dönüyoruz. Ve ne olursa olsun hepimiz bunu, içimizde derinde bir yerde hissediyoruz. 

Efe Elmas-Aralık 2010
http://www.indigodergisi.com/63/e-elmas.htm

-alıntı-

20 Aralık 2010 Pazartesi

8 sene önce...

Bundan 8 sene önce, bir cuma sabahı, lapa lapa yağan kar da nur topu gibi bir bebek hayatımıza girdi...

Allahımıza şükürler olsun, sağlıkla bu yaşa kadar getirdik...

canım oğluşum,
herşey gönlünce, gönlündeki hakkında hayırlı olsun inşallah...
iyiki varsın bebeğim...
iyiki bizim oğluşumuzsun...
sebeb-i hayatım, yaşama sevincim, göznurum...
seni çoook seviyoruz...
hepbirlikte daha nice yaşlaraaaa inşallah...:)

17 Aralık 2010 Cuma

Şeb-i Arus'un 737. yıl dönümü... gönlü güzel insanlaraaa...

 
Unutma ki, nefret ve kinin ertesi pişmanlıktır... 
ve her canlıya ölüm vardır. 
İnsan ölür ama ölmeyen insanlıktır.
(Hz. Mevlana)
 
*****
"Kardeşim;
Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsen GÜLİSTAN olursun. Diken düşünürsen, DİKENLİK olursun."
(Hz.Mevlana)
 

Şeb-i Arus

Şeb-i Arus

İrfan ve sevgi güneşi Mevlana, 5 Cemaziye’l-ahir, 672 (17 Aralık 1273) Pazar günü gurup vakti, bütün parlaklığı ile, bütün güzellikleriyle gülerek ebediyet aleminin asumanına doğdu. Mevleviler, o geceye Şeb-i Arus (Düğün günü) derler.

Hazret-i Mevlana’nın Ölüme ve Mezara Bakışı
...
“Ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeye başladı mı, bende bu cihanın gamı var, dünyadan ayrıldığıma tasalanıyorum sanma; bu çeşit şüpheye düşme, bana ağlama, yazık yazık deme. Şeytanın tuzağına düşersem işte hayıflanmanın sırası o zamandır. Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme. O vakit benim buluşma ve görüşme zamanımdır. Beni kabre indirip bırakınca, sakın elveda elveda deme; zira mezar cennetler topluluğunun perdesidir. Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşe ve aya batmadan ne ziyan geliyor ki? Sana batmak görünür, ama o, doğmaktır. Mezar hapis gibi görünür, ama o, canın kurtuluşudur. Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun? Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryad etsin?Bu tarafta ağzını yumdun mu o tarafta aç. Zira senin hayuhuyun, mekansızlık aleminin fezasındadır.”
-alıntı-
 

13 Aralık 2010 Pazartesi

Ankara' ya ilk kar yağdı...

Uzun bir aradan sonra Ankara bembeyaz örtüsünü örttü üstüne... evet özlemişiz gerçekten... ardından gelecek sıkıntıları bilsek bile...:) Kar yağınca hiç değişmeyecek şey çocukların duyduğu sevinç olsa gerek... Ekin yine havalara uçtu desem yeri... :) arabayı temizlemek bile onun için büyük bir şölen... :))  Kartopu oynadık, yeni botlar aldık oğluşuma... yaş günü de geliyor... kocaman oldu  minik bebeğimiz... 

onunla hayat çok güzel...





26 Kasım 2010 Cuma

Her tercih bir vazgeçiştir çünkü..

Her tercih bir vazgeçiştir çünkü..

Sabah ise gitmekle yatakta nefis bir miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz.. Kalkar kalkmaz hayat bin bir seçeneği dayar burnunuzun ucuna...

"Ne giysem" telasından öğle yemeğinde "Ne alırdınız?" diye başucunuzda biten garsona hangi kanaldaki filmi izlesem kararsızlığından "bize oy verin" diye bağrışan partilere kadar her şey herkes her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.

Yastığınıza teslim olmuşsanız belki dışarıda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz.. Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz..

Belki yemediğiniz musakka ısmarladığınız İzmir köfteden daha lezzetlidir. Ya da öbür kanaldaki film o anki ruh halinize daha uygundur.. Ama yaşam vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez... Geri dönüp o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur. Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey seçtiğinizden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.. Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir...

Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray bazen şöhret sahnesinin parıltılı neonları da olsa çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz.. Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız bir saray sizin için borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir.

Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.. Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir.

Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir...

can dündar

25 Kasım 2010 Perşembe

O' dur !

"...yıllardır ben hakkı zikrettiğimi sandım...
oysa gördüm ki; zikreden, kendisiymiş kendini..."

A. Hulusi

---------------

Muhakkak ki, O istemeden hiçbir şey olmaz... elimizi açtırıp dua ettiren de O'dur... "şükür" diyen dilimiz de, şüphesiz O'nun isteğiyle dile gelir...
tüm insanlara yollar ve kapılar çeşit çeşittir... iyiye, güzele ve doğru olana yönelmek, özündeki güzelliği farkına varmış, "akıl" sahibi insanların yoludur... Allah herkese nasip etsin inşallah...


23 Kasım 2010 Salı

Kûfi sanatı ile...

Kûfi hat sanatı ile yazılmış olan ;
"Lâ ilâhe illâ Allâh; Muhammed Rasûlullâh" cümlesidir ve bu “tanrılık kavramı yoktur, yalnızca Allâh adıyla iflaret edilen vardır; Muhammed (aleyhisselâm) bu anlayışın Rasûlü’dür” anlamını taşır.


güzel anılar cebimizde...

Ey güzel günler ne çabuk geçiyorsun...

Herşey rüzgar gibi geçti... tam sisteme alıştık, harika tamam derken tatil bitiyor :(( side'nin incecik kumsalını unutmak mümkün mü? 
Çok keyifli ve güzel bir tatildi... 
ve en önemlisi sağlıkla gidip geldik, çok şükür... 
Tamerim harika bir tatil geçirmiş oldu... Dinlendi... parasailing yaptı :)) 
cesur aşkım benim... Ekin sürekli denizde oynadı arkadaşlarıyla... en son dönerken "yok annecim bizim kesin deniz olan bir yerde yaşamamız gerekli." diye hayıflanıyordu... hiç Ankara'ya dönmek istemedi... böyle yerler çocuklar için bulunmaz nimet tabiii... istediği gibi gezdi, yedi-içti, oynadı... daha ne olsun... Allah daha güzel günler, daha güzel tatiller göstersin inşallah, tüm sevdiklerimizle birlikte...

     







11 Kasım 2010 Perşembe

yılmaz özdil........10.11.2010

Kemal Atatürk


Ekim 2007, İzmir.





Alsancak'ın en meşhur dövmecisi Köprüaltı'na gençten biri girer, kolunu sıyırır, dirseğine doğru Mustafa Kemal'in imzası vardır, bir bankada çalıştığını, bu dövme yüzünden işten atılmakla tehdit edildiğini anlatır, tırsmıştır, ekmek parası filan diye ağlar, “silin” der.
*
Hep söylerim, ekmek parası diye ağlayanın maaşını, tavuk gibi buğdayla ödeyeceksin!
*
Adeta bomba düşer dövmeci dükkânına... “Bu gördüğün eller Atatürk'ü yazar, Atatürk'ü silmez” deyip, kapı dışarı ederler. Ve, internet sitelerinden alenen duyururlar: “Ey ahali, madem öyle işte böyle, bugünden itibaren burada, Atatürk'ün imzası bedava!”
*
İlk kim, nerede yazdırdı bilmiyorum ama, Atatürk imzasının furya haline gelmesinin miladı, bu olaydır.
*
Bir ödlek geri adım attı...
On binlerce cesur öne çıktı.
*
Atatürk'e sövme modası...
Dövme modası yarattı.
*
Köprüaltı örnek oldu, İzmir'de yapılan Atatürk dövmesi, 50 bini aştı. Yetişemiyorlar, her gün 30-40 kişi kazıyor vücuduna... Omuzuna, bileğine, iman tahtasına, kalbinin üstüne... Doktor var, avukat var, öğrenci, dekan, ev kadınları var. İstanbul'da patladı... Ankara, Antalya, Bursa, Trabzon, Muğla, Eskişehir dövmecileri artık neredeyse sadece bu imzayı kazıyor. 29 Ekim'lerde, 10 Kasım'larda Mustafa Kemal için ücretsiz çalışan 200'ün üstünde dövmeci var.
*
Dini gerekçelerle dövme yaptırmayan, otomobiline yapıştırıyor. Taksilerin camlarında... Motosikletine, hatta, bebe arabasına yazdıranı görüyoruz. Atatürk imzalı küpe kulaklarda, rozet yakalarda.
*
Ölümünün üzerinden taaa 72 sene geçtikten sonra, hiç tanışmadığı, hiç görmediği insanların bedenine imzasını atan bir başka lider var mı dünyada?
*
Neymiş, işten atarlarmış...
Bizim işimiz Atatürk.
*
Memleketimin güzel kadınları, giydirin çocuklarınızı güzel güzel, doğum günüdür bugün... Çünkü, her 10 Kasım, aslında 19 Mayıs'tır... Cumhuriyet dediğin, korkak babalar tarafından kaybedilir, yürekli evlatları tarafından geri alınır.

Mustafa Kemal, ilelebet payidardır.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Beynin yaydığı 4 dalga türü...

1-beta dalgalarıı(5 duyunun hakim olduğuu dalgalar)

2-alpha dalgaları(İlham almanın hakim olduğu dalgalar)

3-theta dalgaları(bilincin beden kayıtlarından kurtulmaya başladığı dalga boyu)

4-delta dalgaları(bilinçsizlik hali-gerçek bene ulaşma hali-sırların deşifre edildiği hal)


http://sufizmveinsan.com/arastirma/beyindalgalarini.html

5 Kasım 2010 Cuma

Allahım verdiğin/vermediğin herşey için ŞÜKÜRLER olsun...

Şimdi şükrediyorum. Yaşadığım her şey için.
Özellikle de başlangıçta kötü sandığmı her şey için.Gözyaşlarım, korkularım için.
Onların benim tarafımdan yaratıldığını kabul ediyorum.
Onları kucaklıyorum.
Onlar benim gelişmem ve kendimi farketmem için kullandığım araçlardı.
Yanlışlarımı ve doğrularımı kucaklıyorum.
Yaptıklarımı ve yapmadıklarımı...
Onlardan gerekli dersi çıkardım.
Şimdi ancak  beni gerçekten iyi hissettiricek duygu ve düşünceleri seçiyorum.
Bütün yaşadıklarım arasından deneyimin  özünü ve anlamını alıyor, bilgeliğini alıyor ve ağırlıklarını  bırakıyorum..
Yaşadığım her anı kabul edip, bunlar için kendimi  kutluyorum.
O, beni  her zaman en iyi yerde barındırdı ve en iyi şekilde korudu.
Şimdi ben özümdeki o olağanüstü parlaklığı fark  ediyorum.
Gücümü fark ediyorum ve kullanıyorum.
Onlar sayesinde; geçmişde yaptığım  yanlışlıklar ve deneyimler sayesinde bu anlayışa erdim.
Tanrıya teşekkür ediyorum bana bu imkanı verdiği için.
Seçtiğim özgürce ve seçimlerin sonuçlarını yaşadım kahramanca.
İnsan olmanın onurunu yaşadım.
Hayatı yanlız  başıma, doğru ve yanlışın açık ve net olarak orada olmadığı  bir yerde denedim.
Düşe  kalka öğrendim. Ağlaya güle.
Kah korktum yerimde çakılı kaldm, kah birilerinden medet umdum, kah başkalarının dümen suyunda yaşadım.
Olsun! Onlar benim hayatımdı...
Bütün  bunları denemeye hakkım vardı  ben de denedim..
Hiçbir bahanenin ve  mazeretin arkasına saklanmadan ortaya çıkıp sorumluluğumu kabul ediyorum.
Kimseyi kınamıyor, suçlamıyorum ve kızmıyorum.
Kucaklıyorum bütün deneyimlerimi..

"Keşke"demiyorum "ama!" demiyorum.

Sadece    "EVET !"    diyorum. 

-alıntı-

3 Kasım 2010 Çarşamba

"kendini" farkına var...


insan önce "kendini" farkına varmalı... nefsinin baskısından arınıp, ruhunun güzelliklerine ulaşmalı... sen iyi ve pozitif olursan, etrafında olup biten herşeyin sana olumlu bir dönüş yaptığını farkına varacaksın... "sen" kafandaki yığınlardan kendini kurtar... formatla beynini, düşüncelerini... bu zor değil... iradeni göster...! 

unutma ki, gördüğün olumsuzluklar senden yansıyan şeyler... hepimiz bu tuzağa düşüyoruz zamanla ama önemli olan, bunun seni esir almasına izin vermemen... bir yolculuk bu kendimize doğru...

26 Ekim 2010 Salı

Dünya' yı(nı) büyük sanma!!!


Carl Sagan, Dünya için şöyle der; "...güneş ışığına asılı toz zerresi..." bu tanımlamaya bayılıyorum... 
o "KOCAMAN" egolarımızın yanında, ne kadar "ufak" olduğumuzu farkına varmak için çok açık bir ifade...

"evren'de ayrıcalıklı bir pozisyonumuz..." yok !
"kozmik karanlığın içindeki yalnız bir zerre..." de
"bizi kendimizden kurtarmak için..."
başka hiçbir yardım gelmeyecek!!!

"soluk mavi nokta" da kibirinin hiçliğini FARKETMEK istersen, gönül gözünü aç... 
sevgiyle...

herşey sende...


Âl-i İmran Sûresi :
139. Ayet : Ve la tehinu ve la tahzenu ve entümül a'levne in küntüm mu'miniyn; 
"Gevşemeyin, hüzünlenmeyin; siz en üstün olanlarsınız, eğer iman edenlerseniz."
 ---------------------------------------
"eğer inanmışsanız..." 
herşeyin O'ndan geldiği biliyorsan ve her şekliyle kabul ediyorsan... 
olan herşeyin cevabının senin özünde olduğunu kavrıyorsan...

"eğer inanmışsanız..." 
O' nun seninle olduğuna... 
ve sana verdiği gücü farkındaysan...
evrenin aynası olduğunu biliyorsan...

ve farkındaysan unutma;

"Zerre, külün aynasıdır. (Hz.Muhammed)"

25 Ekim 2010 Pazartesi

kimin doğrusu?

Yoldan çıkmak güzeldir
Çok konuşanlara inat
Belki biraz sır tutarak
Belki biraz da korkarak

...Doğru kimin doğrusu
Yol dedikleri hangisi
Konuşanlar mükemmel mi
Onlar masum mu

Yoldan çıkmak güzeldir
Şöyle herkesten gizli
Belki biraz sessizce
Belki biraz da çekingen

Ama daha çok gururlu
Bunu yapabildiğin için
Kimseye kulak asmadan
Mutlu olduğun için

Farkında değil hiç kimse bu yaşayanın hayatı
Aslında yok kimsenin kimseye söyleyecek lafı
Kendi yanlışlığından ve zalimliğinden
Herkes yargılıyor başkasının hayatını

Yoldan çıkmış diyorlar
Doğru bulmuyorlar
Küçücük mutluluklara
Engel oluyorlar

Doğru kimin doğrusu
Yol dedikleri hangisi
Konuşanlar mükemmel mi
Onlar masum mu

Yoldan çıkmış diyorlar
Durmadan konuşuyorlar
Kendi yaptıklarını
Örtbas ediyorlar

Mutluluk herkesin hakkı
Yok ki bunun günahı
Şu hayat neye yarar
Çıkmayacaksa tadı

Söz: Candan Erçetin
 

22 Ekim 2010 Cuma

dün akşam EKİN' in bize yaptığı...

dersleri etudde bittirdigi icin okuma calismasi icin 15 dk. odasinda okuma yapacakti... sen kitabi al yataga gir.. bir guzel uyuuuuu...odasinin kapisini da kilitlemis beyfendi... oglum diye seslendim kapisini vurdum iceri giricem kapi kilitli :((
tik tikliyorum vuruyorum uyanmaz... bagiriyorum uyanmaz...ama ben uyudugunu hic dusunmuyorum tabiii...saat daha 20:30 cunku... kesin diyorum bayildi falan kafasini vurdu biz duymadik diyorum... tamer geldi bagiriyoor...EKIIIIIIIIIN diye... gum gum vuruyoruz kapiya... basladim aglamayaaa...
kesin diyorum bisey oldu... tamer sinirden bogurmeye falan basladi... olmaz boyle sey diyooo...
anahtari delikten dusurduk alttan alalim diye benim akiilliiii olglum anahtarlik takmis... takinti halinde zaten her gittigimiz yerden anahtarlik aliyoruz bayiliyor onlara :)))
tamer artık tornavidayla kapinin kilidini kanirtmaya calisirken icerden sesi geldi bizimkinin... "efendiiimmm"... ama nasil agliyorum...koptum ben iyice...
neyse kapiyi acti once bagris cagiris, sonra kiymet bilip birbirimize sarilarak aglama krizi...
cok sukur dedik, bu kadarla atlattik... kotu bisey olmadi...
olacakla olecege care yok, derler yaaa... iste o hesap...  bazen elin kolun bagli kali veriyorsun... sanki uzaktayiz, salonda oturuyoruz ama anlik olaylar bunlar... bizimki bi havalarda bu aralar... odasina girip kapisini kapatiyor... biz de hep kapisini vurarak iceri gireriz ki, saygı duydugumuzu bilsin ve o da bize oyle yapsin diye... daha once kilitlemek istedi ben izin vermemistim bunu da biliyor ama uyuyup kalacagini hesaplamadigi icin basimiza bunlar geldi... amaaann oyle zor bir an ki bilemezsiniz... Allah korudu bisey olmadi... ufak sinavlarimiz bunlar iste... kissadan hisse cikarmak lazim... daha buyuklerinden de korusun Allahim butun kuzularimizi insallah...

adi gecen EKIN BEY iste bu arkadas... ;)) yazin misil misil uyurken... :P

yine yunus hep yunus...

Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için,
Dalı incitme gönül..

...Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek
Kibirle yürüyerek,
Yolu incitme gönül...

Mevla verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül..

Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine
Sahibi hürmetine,
Kulu incitme gönül..

Sevmekten geri kalma,
Yapan ol,yıkan olma..
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül..

Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
Ya hayır de,ya da sus,
Dili incitme gönül....

Yunus Emre
 
 

21 Ekim 2010 Perşembe

Bir Yılmaz Özdil klasiği daha...

Türban


Okurlar sipariş veriyor:

“Türban meselesini yaz.”


*
Yazayım.
*
Bir İgnliiz üvinersitesinde ypalın arşaıtramya gröe, klemileirn hrflareinin hnagi srıdaa yzaldıklarıı ömneli dğeliimş asılnda... Öenmli oaln, briinci ve sonncuu herflarin yrenide olamsımyış... Çnküü, kleimleri hraf hraf dğeil, btüün oalark oykuormuşsz... Ardakai hraflrein sırsaı kıraşık da osla düüzgn ouknuyormuş.
*
İinglç di mi?
Bıakn nısal da düüzgn oukdnuuz.
*
Hem oukdnuuz.
Hem anladıınz.
*
Trüban bduur.
*
Tartıışlan mselee ne oulrsa olusn, bşınaa ve sounna “trüban” koyğduunda, aarda ypılaan yaınlşları görmeszin... Yaınlşları düüzgn gbii oukmyaa, düüzgn gbii anlmaaya bşlarsaın.
*
Üvinersite srouları çlaımnış, Amreikan şrketii Trküiye’de rşvüet dğaıtmış, domateisn tneasi iki lria oulmş, maedncleriin cseetlernii beş aıydr çıkaramoyrlarmıış, her dröt gnçteen brii isşiz gzeiyrmouş, pkklya pzarlaık yaplııyrmouş, meemlket bölüüynrmouş, Amreikaıllar bzie fzüe döşyormuuş, deinz feenri ne oulmş, yargyıı taammen bdaem byklııı ypmışlaar flian...
*
Hiç öenmi klmaaz.
*
Tartıışlan mseleenin bşınaa ve sounna “trüban” koyğduunda, aarda ypılaan yaınlşları görmezsin, sbaah klkaarsın trüban konşuuursn, aşkam yaatrsın trüban konşuuursn.
*
Kaafn alalk blulak oulr ama...
Akılnda bi tek trüban klaır!
*
Saadce kfaayı örtmez çnküü.
Her srounu öertr trüban.
*
Bilmiyorum anlatabildim mi.

ER-RAHİM

Allah’ın “RAHİM” ismi kendi esmâlarının dışında nerede kullanılıyor?
Göreceksiniz ki kadının cinsel ve doğurganlık organı olan bölge için..Yani kadında doğurganlık olayını oluşturan ve insan türünün çoğalmasını ve bekâsını sağlayan cinsel organına verdiğimiz isim!
Mikro plânda kadındaki rahim, makro plânda ise Allah’ın ”RAHİM” ismine karşılık geliyor!
Allah’ın “Rahim” ismi ,”Rahmet” ve “Rahman” mânâlarının kökenidir!Yani Allah’a ait esmâların üreticisidir!
Üretim yapıldıktan sonra bu isimlerin topluca bulunduğu ve sâdır olduğu boyuta “RAHMANİYET BOYUTU” diyoruz.
”Rahim” isminin en geniş ve kapsamlı ortaya çıktığı mahal, Cennet’tir!
Dolayısıyla,
“Cennet anaların ayağı altında”
derken; mikro plânda çoğalmayı-üremeyi sağlayan kadındaki rahmin makro plânda karşılığı olan Allah’ın “Rahim” isminden cennetteki mânâların ürediği mecâzi olarak anlatılmıştır.
“Her şey Allah’ın rahmetinin eseridir.” demek; “Her şey, Allah’ın rahmetinin neticesi olarak var olmuştur.” demektir.
Yani, daha genellersek; “Allah’ın üretmesinin neticesi olarak” vardır.
Çünkü, Rahmeti meydana getiren “Rahim” ismi ne yapar?
Üretir!
Bunun da en orijinal yapısı, kadında mevcuttur. Kadındaki üreme, daha doğru bir deyişle üretme organının adı “Rahim”dir.

Ahmed Hulûsi
----------------
http://www.facebook.com/photo.php?pid=5267128&o=all&op=1&view=all&subj=119025748128028&id=773094610#!/video/video.php?v=1647201937857

.

"Zerre, külün aynasıdır." 

Hz. Muhammed

19 Ekim 2010 Salı

bekleme!!! gelen süpriz olsun... :)

Beklentilerimizle karşılaştıklarımız arasındaki fark, bizi sıkıntı ve huzursuzluğa, sonuç olarakta mutsuzluğa iten sebeptir... çünkü hayatta bizi nelerin beklediğini ne gibi sınavlar geçireceğimizi bilemiyoruz... ama karşımızdakilerden ne kadar az beklenti içinde olursak, o kadar çok huzurlu ve sakin oluruz... 

yaklaşımlar ve algılamalar hep farklı... 

bundandır ki beklentiler de farklı... 

bekleme!!! gelen süpriz olsun... :))



18 Ekim 2010 Pazartesi

TEFRİCİYYE SALATI:

TEFRİCİYYE SALATI:
“Allâhumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ Seyyidinâ Muhammedinillezî tenhallü bihil ukadü ve tenfericu bihil-kürebü ve tukdâ bihil-havâicu ve tünâlü bihir-reğâibü ve hüsnül-havâtimi ve yustaskal ğamâmu bivechihil Kerîm ve alâ âlihî ve sahbihi fî külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma’lûmin lek.”

 ------Türkçesi--------
“Allahım! Bizim Efendimiz Muhammed’e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.”

12 Ekim 2010 Salı

Kimlesin?!!!

"Herkesle beraber olsan da bensizsen,kimseyle beraber değilsin;
Herkesten çekilsen, kimsesiz kalsan, benimle olduktan sonra herkeslesin." 

(Hz.Mevlana)
--------------------

Kalabalıklar içinde yalnız sanırsın kendini... dilinden anlayan kimse yok sanki... oysa seni dinleyen seni anlayan ve seninle olan içinde, canında...özünde, varlığında... görmek için gözünle bakma, kalbinle bak!!!



8 Ekim 2010 Cuma

Öz' ü farket ! ! !

An gelir engin denizler gibi çoşar yerine sığamazsın... kabın dar gelir sanki... bütün özünde hissedersin o enerjiyi... içindeki güzellikleri paylaşmak ve çoğaltmak istersin... insansın... aklının güzelliğini de ruhunun güzelliğinin de farkındasın... hep böyle sürsün istersin... 

Olmaz, mümkün değil bu? bunu özümsemekte bir adım senin için... Yaşamda hiçbir şeyin tek yönlü olmadığını bilirsin... pozitif ve negatif... herşey böyle...  birbirini çeken enerji, döngüyü sağlayan şey; senin de ruhunu besleyen şeydir aslında... iyiler ve kötüler olduğu gibi ruhunda hissettiğin çırpınmalarda bundandır işte...

Yükler sırtına üst üste binerken; bütün bunların bir sınav ve verilecek cevapların da ne kadar önemli olduğunu bilirsin... gel-gitler içinde beynindeki deniz, yüksek falezlerin yosunlu duvarlarına çarpıp, deli dalgalar oluşturur ve sen o köpüklerin içinde nefes alamadığını hissedersin... 

Sıfır noktasında hissedersin kendini... kabuğuna çekilir, kendini korumaya alırsın... için kaynasada bunu dışa vuracak enerjiyi, ne bedenin de ne de ruhun da bulamazsın... sözler kifayetsiz gelir o anda... konuşup, derdini anlatacak mecalinde olmaz... ki anlatsan belki de yarana merhem olmayacağını bilirsin... 

İşte kendini dinlemenin içindeki güzelliği farketmenin vaktidir o an... ruhunu beslemenin... özündeki güzellikleri farketmenin!! 

Sana lütfedilen o güzelliğin "içinde" olduğuna şükredersin... 




7 Ekim 2010 Perşembe

'Buyur Ey Kulum'

Dua edenin, Rabbim demesi, Allah’ın ‘Buyur Ey Kulum' demesinin ta kendisidir…

Birisi hergece kalkıp Allah’ı anıyor,O’na dua ediyordu…Şeytan ona dedi: “Ey Allahı çok anan kişi! Bütün gece Allah deyip çağırmana karşılık sana buyur diyen var mı? Sana birtek cevap bile gelmiyor ,daha ne zamana kadar dua edeceksin? “

Adamın gönlü kırıldı ,başını yere koydu ve uyudu. 
Rüyasında ona şöyle dendi : "Kendine gel uyan! Niye duayı ,zikri bıraktın? Neden usandın? “

Adam: “Buyur diye bir cevap gelmiyor ki, kapıdan kovulmaktan korkuyorum” dedi.Bunun üzerine dendiki ona: 
Senin Allah demen ,O’nun buyur demesi sayesindendir…Senin yalvarışın Allah’ın senin ruhuna haber uçurmasındandır…Senin çabaların ,çareler araman Allah’ın seni kendine yaklaştırması ,ayaklarındaki bağları çözmesindendir…Senin korkun ,sevgin, ,ümidin Allah’ın lütfunun kemendidir…Senin her Yarabbi demenin altında, Allah’ın buyur demesi vardır… Gafilin,cahilin canı,bu duadan uzaktır…Çünkü Yarabbi demeye izin yok ona…Ağzında kilit var ,dilinde de… Zarara uğradığın zaman ,ağlayıp sızlamazsın diye Allah ona dert ağrı, sızı, gam ,keder vermedi. Bununla anladı ki Allah’a dua etmeni, O’nu çağırmanı sağlayan dert,dünya saltanatından daha iyidir… Dertsiz dua yoktur... Dertliyken yapılan dua gönülden kopar. (Alıntı)
 

Sistemi Oku!

“Mâ esâbeke min hasenetin feminallah ve mâ esâbeke min seyyietin femin nefsike…” (Nisa: 79)

“Sana gelen iyilik ALLAH’tandır, sana isabet eden kötülük ise ‘nefsinden’dir.”

Nefsimize yönelik tavra dair açıklanan düşünme ve değerlendirme prensibi ise şu: 
Eğer istediğin güzel şeyler ise yaşadıkların, bunları Hakk’ın bir lütfu olarak bil, Allah’ın hüküm ve takdirinin sonucu olarak bunların nasip olduğunu değerlendir, böbürlenme, benliklenme!.. Yok eğer istemediğin mutsuz edici durumsa içinde bulunduğun, o halde bunların da nefsinden kaynaklandığını, sebebinin başkası olmadığını bil!.. Sana isabet eden kötülük, nefsindendir. Ego, böyle olmadığına dair bir sürü çıkarımlarla gerçeği örtmeye çalışabilir. Ancak, Sistem bu; itiraz etmekle hiçbir şey değişmez! 
Bunu böyle kabul edip yaşamadıktan sonra da bu Sistemi ‘oku’mak asla mümkün olmaz!.
-alıntı-

gönül gözünüz açık olsun...

Gönül gözünü aç, aradığın "ÖZ" sende... o kapı senin gönlünde... O'nun her noktada ve her zerrede olduğunu farket !!!! O' nu gönlünde bulmaya yürü... uzun ince bir yol, kendine doğru... 

sevgiyle...

Lâ ilâhe illâllâh
(Tanrı yoktur, sadece ALLÂH vardır.)
İngilizcesi:There is no GOD, only ALLAH.


1 Ekim 2010 Cuma

Huzur Duası



“Rabbim bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenecek metanet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilecek cesaret, ikisinin farkını bilecek kadar hikmet ver. 

Âmin.”

27 Eylül 2010 Pazartesi

Sabır...........

Acıya Sabredersin Adı Metanet Olur,
insanlara Sabredersin Adı Hoşgörü Olur,
Dileğe Sabredersin Adı Dua Olur,
Duygulara Sabredersin Adı Gözyaşı Olur,
Özleme Sabredersin Adı Hasret Olur,
Sevgiye Sabredersin Adı AŞK Olur...

Mevlana

23 Eylül 2010 Perşembe

CEBRÂİLİYET



CEBRÂİLİYET
 
  (İlim)
“Hanîf” kökenli Muhammed aleyhisselâm, tanrı ve tanrılık kavramının aslâ söz konusu olmadığını idrâk etmiş bir kişi olarak putperest kavmi içinde yaşarken, nihâyet 39 yaşında “Tanrı ve tanrılık kavramı yoktur yalnızca ismi “Allah” olan vardır” (La ilâhe illa-Allah) gerçeğini çeşitli tanrılara tapınan putperest topluma ilân etti!.

Burada en öncelikli konu, ismi “ALLAH” olanın ne olduğunu fark etmektir. İsmi “ALLAH” olan, bu konu eğer iyi irdelenirse, görülecektir ki idrâk edilesi ötelerdeki bir tanrı olmayıp, her birimin ve şeyin derûnundaki, özünde bir kuvvedir, kudrettir!. Her şey ve birim kendi dışına afâkına yönelerek değil, kendi özüne ve derûnuna yönelerek o kuvve ve kudrete ulaşır ve ulaşabilirse de O varlık indinde birimsel “yok”luğunu fark eder!. “Var olan yalnızca ALLAH imiş” der bir muvahhid olarak!... 

Bu anlayışta, göklerden insana inen melekler değil, insanın özünden, derûnundan bilincine tenezzül eden kuvveler, ilim (cebrâiliyet) söz konusudur. Beyin daima kendi veri tabanına ulaşanları ve veri tabanından açığa çıkanları —Musavvir ismi sonucu— suretlendirerek bilinçte açığa çıkardığı için, beyinler melekleri sûretler şeklinde görür.

  • “Sistem”in diğer üyeleri

  •  Güneşten gelen ışınlar, her canlının “Hayat Kaynağı”dır

  • Beyin, Güneşten yayılan hayat enerjisi olan “Can”la beslenir ve gelişir

  • Güneş Sistemindeki 7 gezegenin yörüngeleri

  • “7 Kat Semâ”

  •  “7 Kat Semâ”, Güneş Sistemindeki 7 gezegenin yörüngeleridir

  • İnsandaki zihinsel fonksiyonlar ve gezegen etkileri

  • 1 Güneş yılı

  • Güneş zaman birimine göre insanın ömrü, 8.6 saniye…

  • Ölümü tadmış birimler, Güneş zaman biriminie tâbidirler, Kıyâmete kadar!

  • Güneşin atomaltı boyutuna ait ışınsal ikizi

  • Güneş şu anda kendi kendini yiyor!

  • Güneşin yediklerinin atıkları

  • Güneşin radyasyon alanı

  • Güneşin nurunun alınması

  • Güneşin kaderi

  • Güneş, Dünyayı kuşatacak!

  • Güneşin “Cehennem” olduğu niçin açıkça belirtilmemiştir?

  • Güneş tutulmasının insan beyni üzerişndeki etkisi

  • 400 milyar Güneş…
  • Sistem dışındaki tüm Güneşlerin de Dünya ve canlılar üzerinde sayısız tesirleri vardır.

    ( Kaynak: Ahmed Hulusi Kavramlar-Av. Asuman Bayrakçı)




22 Eylül 2010 Çarşamba

babişkom son durum

çok şükürki kemoterapisini durdurdu doktorlar... artık sıkıntılı süreç bitti... umarım böyle devam eder herşey... babacığım biraz toparlanır... sıkıntıları hafifler... 1,5 ay sonra pet ct çekilecek... herşey yolunda gidese 3 ay da bir kontroller olacak...

Allahımın bugününe şükürler olsun... :)))
ben-babam-senoş ve ekinim


cefakar annem...
babacığımın bu en sıkıntılı günlerinde onun destekçisi eli-ayağı, en önemlisi sesi oldu artık...

Anacım, büyük Allahım senin de sağlığını iyi etsin inşallah... Allah herşeyi gönlüne göre versin... bu sıkıntıların da bir anlamı var... inşAllah hepsini atlatıcağız... 

sevgiyle:)) 

dualarımız kabul olsun...

“Yâ Rabbî!.. Günahlarımızı rahmetinle af ve mağfiret eyle! Ölülerimizi de mağfiret eyle yaşayanlarımıza hayırlar ihsan et!
Riyadan nifaktan şikaktan her türlü hastalıktan kazadan belâdan tembellikten âcizlikten zelil olmaktan zulüm etmekten ve zulüm görmekten cimrilikten müsriflikten azdıran zenginlikten ve doğru yoldan ayrılmaya sebep olan fakirlikten şeytan ve nefsin şerrinden düşmanın galebesinden kötü huydan bidat işlemekten dalalete düşmekten halis olmayan amelden her çeşit günahtan küfre girmekten ölürken gelecek fitnelerden kabir azabından dinimize ve dünyamıza zarar verecek işlerden sana sığındık bunlardan bizleri koru Yâ Rabbî!..
Yâ Rabbî!.. Bize sarsılmaz bir iman güzel bir ahlâk şükredici bir kalb sabredici beden zikredici dil kaza ve kaderine rıza gösteren hayırlı ömür salih evlât dünya ve ahirette güzellik ihsan et! Ana ve babamızı da mağfiret eyle!

Yâ Rabbî!.. Kendi sevgini sevdiklerinin sevgisini bütün enbiyânın Ehl-i beytin Eshâb-ı kirâmın ve bütün evliyâ-i kirâmın sevgisini ve sevgine kavuşturacak amel ve işleri nasip eyle!
Yâ Rabbî!.. Dinine severek hizmet etmeyi kul borçlarını ödemeyi ve bu yolda ölmeyi nasip eyle!
Bize hakkı hak bâtılı bâtıl olarak göster!
Yâ Rabbî!.. Bu vatanı bizlere bırakan ecdadımızın ruhunu şad eyle! Memleketimize hizmetleri geçmiş ve Allah için harp etmiş dedelerimize rahmet eyle! Yurdumuzu her çeşit düşmandan koru! Çünkü sen her şeye kâdirsin!.. Dualarımızı kabul eyle!” 

(Âmin!)

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)