"İNSAN" olmak öyle bizim ve herkesin ağzından bir çırpıda
çıktığı kadar
"basit" birşey değil, onu öğrendim... "İnsansı" olarak
tabir edilen (yani sadece yeme-içme, çiftleşme ve dünyevi zevkler için
yaşayan; hep bana hep bana diyen) bu gruptan,
FARKLI birşeyleri
algılayarak, kimsenin 4/4'lük olmadığını bilerek, ama
"yapılacak başka bişeyler olmalı" diye kendisine sorabilen; "niye geldim bu YALAN Dünya'ya?" diyerek
sorunun cevabını bulma yoluna çıkanların ulaşabileceği bir kazanım
İNSAN olmak...
İnsan olmak için çaba sarfedenlerin, sadece Yaradan'ın bize lütfettiği
kadarının mümkün olacağını anlayabilmesi gerekli... yani "
İNSAN" olmamız da nasibimiz
kadar... bunu hepimiz biliyoruz... Her insan kendi fıtratı ile anne
karnında 120. günde üflenen ruhu ve kaderi ile yolculuğuna başlıyor...
nasibinde ne olduğu, said ya da şâki olacağı o gün belli oluyor... Allah
güzel isimleri ile yaradılışına yön veriyor, her bir İnsanoğlu'nun...
BEYİN adını alan o muhteşem özelliklerin açığa çıktığı ve bizim
kumanda panelimiz olan
alanda, çıkardığı bilgi kadar geçiriyorsun ömrünü... Yasin suresinde,
Hz. Muhammed'e (s.a.v.) sesleniyor
"EY YASİN (İNSAN)!" diye... sözüm
sana diyor... sana, kitabına inananlara söyle
"İNSAN" olsunlar mesajını
veriyor... her
AN ayrı bir yaradılışda olan
TEK' in fark edilmesini
istiyor...
VİCDANımız içimizde olan, hissettiğimiz Allah'ın, biz de açığa çıkışıdır... yine
nasip ettiği kadar... şunu demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın,
bırakalım o zaman her ne ise o olsun, değil... sen azimle
çalışacaksın... en büyük ibadet çalışmak... emek vereceksin... ama ondan
sonrasına tevekkül edeceksin... yapan yaptıran
TEK olduğunu idrak
ederek...
tedbirin de takdir kadar olduğunu bilerek... bilmem
anlatabiliyor muyum? Yani insanların yaşamları, yapıp ettikleri ve
yaşadıklarının sonucudur... Üstadımın şu sözünü de çok seviyorum
:"Bugününüz, dününüzün sonucudur." ve kendime yol rehberi ediyorum... bildiğimiz tek
şey öleceğimiz... ölüm sonuç, bundan kaçış yok! ama ne zaman olacağını
hiç kimse bilmiyor... o zaman bu
YALAN DÜNYA'ya geliş amacımızı idrak etmemiz gerekiyor... ve yavrularımızı da bu yol da yürütmeliyiz diye düşünüyorum...
Bu düşüncelerimizin bulaşıcı olması için sürekli aktif halde tutmalı ve paylaşım içinde olmalıyız... şöyle ki; hep diyorum bunun en güzel örneği,
"körle yatan şaşı kalkar" atasözümüzdür... bilmiyorum niye böyle demişler diye hiç düşündünüz mü? Beynimizin yüz milyara yakın
NÖRON adı
verilen hücrelerden oluştuğunu biliyorsunuzdur... işte bu nöronlar
kişilerin birbiriyle etkileşimde bulunmalarını ve aynı frekansta hareket
etmelerini sağlıyor... bunlara
AYNA NÖRONLAR deniliyor... birbirine ayna olan insanlar...Bu da yüce Yaradan'ın muazzam, muhteşem özelliklerinden biri...
gülmek, esnemek, neşe, çoşku, hüzün gibi pek çok şey insanlar arasında
yayılabilen bişey... bunun diğer adına da,
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ demekteler...
elbette bunun hem iyi hem de kötü yanları var... lisede sigara içen
arkadaşlarımın yanında nasıl bir direnç gösterdiğimi şimdi daha iyi
anlıyorum...
Yani insanlar ( ya da insan olma adayları) karşısındakini
düşünmeden, onun yerine kendini koymadan (Beyin denilen nöronlar
yumağının arasında elektrik akımları ile
EMPATİ oluşturmadan), güzelliklere ulaşamıyorlar... işin özü bu!!! Nasip olur inşallah...
Doğrusunu ehli bilir... yanlışlar benim kısıtlı görüşümdendir...
Tüm kalbimle...