3 Eylül 2015 Perşembe

Bir nefes al...

Yaradan'ın her AN sana sunduğu nefesi al... içine çek... taaa derinlerde bronşlarının her zerresinde hisset ve şükret... Her seferinde onun senin her yerine ulaştığını, an be an ruhundan üflediğini hisset... ve şükret...

dedikten sonra...

Şükürle başladıktan sonra düşünüyorum yine... o kadar ilginç ki hayat... ben duruyorum ve hayat bana değerek akıp geçiyor...

İnsanlar değiyor, geçiyor yaşamından... olaylar üst üste gelerek bazen yaralıyıp, üzüyor ; bazen de sevindirip, mutlu ediyor... Akan bir film şeridi olduğunu o kadar net hissediyorum ki...

Hayat yoran, yorduğu kadar da enerji yükleyen bir süreç... bir gün diplerde sürünürken, bir gün yaptığın,  yetiştiğin işlere kendin bile inanamıyorsun...

Benim dışımda gelişiyor herşey...  irademle ortaya koyduğumu sandığım şeylerin hepsi beni ben yapan, benim Yaradan tarafından ortaya koymamı planladığı film... dahlim sadece dualarım.. yoldan çıkmamam için... benim için yazılanlara doğru mücadelem... emeklerim... yapamadıklarım...

"Senden, sana sığınırım" hep, her zaman... yolundan ayırma... (Amin)



Araf suresinde, "ona isimleriyle yönelin" demektedir. Esma isimlerinin her birimde açığa çıkışıyla yaratılan kişi, o isimlerin oluşturduğu bir yaşama yelken açar... ister yayar, genişletir kulunu, ister daraltır, sıkar... her şey O'nundur... her birime takdir edilen, bahşedilen  program ne ise artık... ve bu program dışında bir oluşum ortaya koyma imkanın yok! ve o isim üzere yaşamı ona kolaylaştırılır... (fıtrat

Bu programa kayıtsız şartsız uyum içindeyiz hepimiz... bu sebepten karşından da bunu beklemen kadar saçma bir durum YOK! Rabbim kolaylaştırsın algılamayı... 

Unutma! Elma yiyip, armut tadı alamazsın! farkedebilenlere...

Nefsini de unutmamalısın elbet... Şeytanını... hani hep "BEN" dediğin var ya, işte onu... o hep seninle, türlü oyunlarla her yerde... birimsellikten arındırılmış bir nefs ile dünyevi zevklerin esiri olmadan bir yaşam bütün amacımız... arınmış, Şeytan'ın oyunlarına kanmamış bir nefes olmak...

Bütün bunları kendime öğretmek için yazıyorum... okudukça yazıyorum, yazdıkça daha çok okuyorum... Tekamülümü tamamlayabilmek için yazılan senaryoda, ufak ufak kararlarla kendimi geliştirdiğimi sanıyor ve O' nun dışında bişey başarmış gibi  görüyorum kendimi... sonra hafif bir gülümseme beliriyor dudağımda... şükrediyorum yine, yeniden... kendini hatırlattığı için... yokluğumu hissettirdiği için... 

Vicdanımla  yani içimdeki Hakk'ın sesiyle yoluma devam ediyorum... şahitim... yolumun ışığı... hep kulak kesildiğim... emin olduğum... tamamdır dediğim...

Acı çekiyorum olup biten karşısında, keşke elimde olsa düzeltmek diyorum... ama ne mümkün... Ufacık bir bebek sele kapılıp gidiyor annesinin kucağında, yeni evlenen bir çift  balayına giderken kaza geçirip hayatlarını kaybediyor... bir Suriyeli yavru mülteci Ege'nin serin sularında karaya vuruyor, cansız bedeniyle... Yapan, yaptıran Allah, diyoruz ya herşeye EyvAllah diyebilme gücü ver Rabbim...  Ama tedbir de takdirdenmiş... onlar ister miydi böyle olmasını... hayır... isteklerimiz karşısında tedbirlerimiz de dualarımız da bizi kesin akıbete götürüyor, şüphesiz... Hayy dan gelip HU' ya gidiyoruz her şekilde...

Rabbim kötü kader yazmamış olsun... dualarımızı isteklerimizi hakkımızda hayırlı olana yöneltsin inşallah... 

Yavrularımızın acılarını bizlere göstermesin inşaAllah... (Amin)

Tüm kalbimle... 

(*En doğrusunu ehli bilir... benim karalamalarımdır...)

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Penye ip sepetlerim vol.2

Çeşitlerden çeşit... başladınız mı dursuramıyorsunuz kendinizi... çook sevdim ben bu işi ;)